Haziran'ın 15'inde Ankara Güvenpark'dan başlamıştı yürüyüşe, Gandhi'ye benzetilen ana muhalefet partisi liderimiz, sessiz, sakin ve kararlı olarak. Günden güne artan katılımla 24. gün İstanbul'a ulaşıldı 242.000 kişiyi aşarak. Biz yirmi ikinci gün katılabildik ve iyi ki o günü yaşadık. Sivil toplumun gücünü duyumsadık.
Dilovası- Gebze etabını, o sıcak havada şarkılarla, türkülerle ve yürüyüş marşını söyleyerek tamamladık.
Yürüyüş marşını düzenleyen CHP milletvekili Nurhayat Altaca Kayışlıoğlu, eserin Saadettin Kaynak'dan alındığını ve 1970'lerde Tahsin İncirci tarafından işçi marşı olarak uyarlandığını söylemiş.
''Geliyoruz zincirleri kıra kıra hey
Adaleti adım adım kura kura hey''
Sabah dokuzda Dilovası Tavşancıl'da Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Yahya Kaptan'ın kabrini ziyaretle başladı yürüyüş ve iki saat sonra mola verildi. Tıp doktorlarının da onayladığı gibi en sıcak saatlerde verilen uzun ara süresince tüm katılımcılar tarihe iz bırakacak salt barışcıl bir eylemde yer almanın kıvancını yaşadık
Tentelerle örtülmüş, kırmızı halılarla döşenmiş, masa ve sandalyelerin hazırlanmış olduğu mola yerinde her şey düşünülmüştü. Su, çay , dondurma, meyve ve yemek servisi son derece hızlı ve düzenli olarak yapıldı, o günün sorumluları Ataşehir, Beşiktaş ve Avcılar belediyelerinin görevlilerince. Konak Belediyesi'ni de görmek iyi geldi bir İzmirli olarak.
Hele o karpuz dağıtan gençlerin ışıl ışıl gözleriyle ''Biz bu karpuzları sevgiyle kestik, onun için bu kadar tatlılar.'' diyerek sunmaları çok hoştu.
Bizim masada eski tüfekler vardı. Yaşadıklarının izlerini taşıyan bakışlarıyla adaleti en çok onlar bekliyorlardı belki de... Unutulmayacak yüzlere eklendi yaşam öyküsünü dinlediğimiz, on dört yılını tutsak geçiren bilge sözlü, koca yürekli arkadaş. Birlikte düş kurduğumuz gencecik, çevresine ışık saçan kızımız...
Adalet yazılı kasketleri almak için koştuk, halay çekenleri, ip atlayanları, caz band müzisyenleri dinlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamadık. Tanıdıkları gördük, sevindik, sanki tüm ülke yeniden gülümsemeye başlamışcasına çok kısa bir an için ...
Nuriye ve Semih kardeşlerimizin fotoğraflarını taşıyan insan gibi insanı, Cerattepe mücadelecilerini, Pippa'nın anısını yaşatmak için de yürüyenleri gördük.
Miletvekillerimiz yanımızdaydı. Selen Sayek Böke güler yüzüyle dolaştı tüm masaları, Mustafa Akaydın hocamız, Manisa'nın sevgili vekili Tur Yıldız Biçer'le birlikte yürüdük. birleşik Metal İş Sendikası emekçileri yanımızdaydılar tüm içtenlikleriyle.
Yol boyu yanıbaşımızda bizimle yürüdü gencecik polisler, Gebze'ye yaklaşırken özel kuvvet polisleri sıralanmışlardı nerdeyse adım başı. Hepsi de öylesine genç, güzel ve yakışıklı filizlerdi ki aklıma Anıtkabir'de nöbet tutan askerler geldi.
Bu anlamlı yürüyüşü desteklemeyenler de yol kenarında birikmiş ufak topluluklar ve sürücülerle de karşılaştık; 'şeytanın adaleti'' diye bağıranlar, işaret diliyle iletişimi seçenlere biz alkışla karşılık verdik.
Öylesine kalabalık bir kitleydik ki ben yalnızca bize yakın olanları yazabiliyorum. Yürürken yalnız değildik, katılmayı çok istediği halde gelemeyen tüm dostlar için de yürüdük ve sanırım o yüzden enerjimiz hiç bitmedi, gücümüz hiç azalmadı.
Söyleyemediklerimiz, yazamadıklarımız için yürüdük, sevgi ve barış dolu düşlerimiz için, son yıllarda yitirdiğimiz canlar için, yüreklerimizde hep tazecik duran, betona direnen doğa sevgimiz için, gündengüne azalan sanat kurumlarımız için, çağdaş eğitim ve bilim için ve çocuklarımıza daha güzel bir dünya bırakabilmek için ve haksızca tutsak olanlar için ve vicdanlarının sesini unutanların yeniden o en güzel sese kavuşmaları için attık adımlarımızı...
Kararlarının tümünü desteklemesek de bize insan olmanın onurunu, adalet sözcüğünün gücünü ve sessizce direnmeyi bir kez daha anımsattığı için sayın Kılıçdaroğlu ve onunla emek veren herkese sağlıklı bol nefesler dileğiyle yürekten teşekkürler.