30 Ekim 2019 Çarşamba

PEMBE KÖŞKÜN CUMHURİYET HANIMEFENDİSİ VE CUMHURİYET BAYRAMI KONSERİMİZ

Gönüllü olmak ne güzeldir ya da bir işi inanarak yapmak. Biz 29 Ekim 2019'u, cumhuriyetimizin 96. yıl dönümünü Lozan Mübadilleri Vakfı Korosu olarak Ankara'da , İnönü Vakfı'nın Pembe Köşkünde Atatürk'ümüzün sevdiği şarkıları söyleyerek kutladık. Ve tüm duygularımızı yansıtmak için yazabildiğimizce paylaşmadan duramadık. 

Neden mi biz diyorum, yazan ben olsam da bu bir koro etkinliğiydi. Herbirimizin bu anlamlı etkinlikte emeği geçti.

!8 Ekim günü Cumhuriyet gazetesinde okuduğum İnönü Vakfındaki sergi haberiyle o akşam vakfın iletişim adresine vakfımızı ve koromuzu kısaca tanıtan ve eğer onay verirlerse Pembe Köşk'de Cumhuriyet Bayramı konseri vermenin bize  onur vereceğini belirten bir e-posta yolladım. 21 Ekim sabahı sayın Özden İnönü Toker'in özel kalem müdiresi Gönül hanımdan olumlu yanıt gelince çok sevinip hemen vakıf sekreterimiz Sefer Güvenç'e ve koro başkanımız Nevin Uzsoy'a, şefimiz Garip M. Mansuroğlu'na bu güzel haberi ilettim. Süremiz çok azdı. Ama hepimiz inandık ve bayram sabahı saat beşte şefimiz, beş müzisyenimiz sadece sağlık mazaretleri ve İstanbulda olmadıkları için  katılamayanlar dışındaki tüm koristlerimiz ve sekiz konuğumuzla yola çıktık. Vakıf başkanımız, genel sekreterimiz ve dernek başkanımızla gitmeyi çok isterdik. Ancak hepsinin memleket gezilerinde görevi vardı. Bu durum bize koro olarak çok daha fazla sorumluluk yükledi.

Öğle saatlerinde Pembe Köşk'e vardığımızda tüm zarafetiyle sevgili Özden hanım ve özel kalemi Gönül hanım tarafından karşılandık. Masmavi gökyüzüyle ve ılık güz havasıyla köşkün neredeyse bir asırlık bahçesindeki ağaçların çevrelediği küçük amfi tiyatroda çağırdığımız tüm Ankaralı akrabalarımız ve dostlarımız bizi bekliyordu. Orkestra bölümüne müzisyenlerimiz için konan kolçaklı sandalyelerin değiştirilmesi gerekince görevlilerden önce Özden hanım harekete geçti. 
İşte orada alçakgönüllüğün, özenin ne olduğunu aynı karşılamasındaki gibi bir kez daha gösterdi. Onun güzelim sadeliği bize de geçti. Tüm yol yorgunluğumuza karşın sadece kendi sesimizle, sevgili şefimizin her zamanki ışıltılı enerjisi ve deneyimli müzisyenlerimizin bizlere büyük desteğiyle dinletimize başladık. Hemen karşımızda söylediğimiz parçaların hüznüne ya da neşesine katılan başta sayın Özden hanım ve tüm dinleyenlerimizle sanki tek ruh olmuştuk. 

Önce Nazım Hikmet'in Kuvayi Milliye Destanı'nın unutulmazı 'Büyük Taaruz'u' duygu dolu sesiyle okuyarak başladı Ayşe'miz ardından biz Ankaranın Taşına Bak'ın ilk dörtlüğünü söyledik. Ve Sadri hocamız 'Bu Memleket Bizim' derken tüm inancıyla, koro olarak eşlik ettik Ankara Türküsü'nün ikinci dörtlüğüyle. 
Sıradaki parçalarımız: 'Bülbülüm Altın Kafeste', 'Vardar Ovası', 'Selanik Türküsü', 'Bir Fırtına Tuttu Bizi'de solistimiz Nalan Moray'dı', 'Drama Köprüsü' ve'Yemen Türküsü'nde solistimiz Fidan Kocabıyık'dı' İki solistimizi de sevgili Özden İnönü seslendirmelerinden sonra yanlarına gelip sarılarak kutladı.

Konserimizin ikinci bölümünde daha neşeliydik. 'Ramo Ramo' , 'Güldaniyem', 'Telgrafın Telleri', 'Berber Oğlan', 'Bilal Oğlan', 9/8 Potbori' ile devam ettik. Finalde 'İzmir Marşı' tüm coşkumuzla bizler ve tüm izleyiciler birlikte söyledik. Sonunda acapella olarak 'Yaşa Mustafa Kemal Paşa' derken başta Özden İnönü olmak üzere herkes ayakta alkışlıyordu.O anki duygularımızı tanımlamak zor. İki sözcükle yazarsak kıvançlıydık, mutluyduk...    

Cumhuriyet çınarı, İnönü ailesinin biricik kızları Özden hanım şefimizi yürekten kutladı. Vakfımızın armağanı kitaplarımızı sunduk. Geldiğimiz için çok teşekkür etti. '' Siz mübadiller iyi ki gelmişsiniz; bu vatana ne çok hizmetiniz dokundu.'' dedi   ve hiç unutmayacağım bir öğüt verdi. ''Ne güzel bir şey düşünmüşsünüz ve yapmışsınız. Bugün Cumhuriyet Bayramımızın coşkusunu birlikte yaşadık  Aklınıza gelenleri ertelemeyin, düşündüklerinizi hemen uygulayın'' diyerek.

Sonra hiç yorulmadan hepimizle tek tek fotoğraf çektirdi. Birlikte Pembe Köşkü gezdik. İlk başta iki katlı küçük bir bağ eviyken, doğan çocuklarla eklenen odaları anlattı. En önemlisi Atamız'ın küçük Çankaya evindeki yemek masası yetersiz kaldığından dolayı Pembe Köşk'e yemek salonu eklenmesini istediğini ve genç cumhuriyetin tüm önemli devlet kararlarının uzun saatler süren toplantılarda bu masada alındığını nakletti. Bu arada köşkün ziyaretçilerinden küçük bir kıza şunları söyledi: '' Biliyor musun, Atatürk arada ağabeylerimi ve beni sofraya çağırır, birşeyler sorardı. Bize öyle sevgi dolu gözlerle bakardı ki kendimizi özgüvenli hisseder ve çok mutlu olurduk. Sizler de onun düşündüğü gibi bilgili, eğitimli ve toplumda görev alan insanlar olmalısınız.''  Belki bu bilgileri daha önceden de okumuştuk ama o günlerin tanığından dinlemek bambaşkaydı.                         


Bizim için hazırladıkları ikramları tattıktan sonra bundan sonra farklı etkinliklerine katılmamızdan mutlu olacaklarını belirtip uğurladılar. Hatta giderken ''Arkanızdan su dökelim, yoculuğunuz iyi geçsin.'' demeyi de ihmal etmediler.

Artık Anıtkabir ziyaretindeydi sıra. hep birlikte Ankara caddelerinde otobüsümüzle yol alırken sevgili akordiyonistimiz Dr. Erdal bey bir Ankaralı olarak bize çok yararlı bilgiler vererek mihmandarlık yaptı. Başkentimizin önemli yerlerini ve Anıtkabir'e giden tüm yolların tek tek önemini anlattı. Çok teşekkür ediyoruz buradan  birkez daha.

Anıtkabir biz laik , demokratik sistemden asla vazgeçmeyenler için o muhteşem cumhuriyet insanlarıyla büyüleyiciydi. Tüm dünyanın saydığı Atamız'a ve hemen karşısında sonsuz uykusunu paylaştığı İsmet İnönü'ye sevgimizi bir kez daha sunup sessizce ayrıldık.

Okurken yorulmuş olabilirsiniz. Fakat bizim Ankara programımız  şefimizin konuksever dostları 111 Restoran'ın işletmecileri Filiz ve Ali kardeşlerin çok özel yemek  davetiyle süreceği için Kuğulu Park'da bir çay- kahve molası verdik. 

111 Restorandaki davet  masalara yerleştirilmiş bayrakları, kırmızı tabakları ve beyaz örtüleriyle. enfes yemekleriyle ve güzel müziğiyle bayram programızı en güzel şekilde tatlandırdı. Sevgili şefimiz bir Antakyalı olarak dostlarıyla bizi ve tüm konuklarımızı çok hoş ağırladı. Çok teşekkür ediyoruz bu sürpriz yemeği için. Koro olarak tek yapabildiğimiz verdiğimiz küçük bir dinletiydi.

Ve sabah dörtbuçuk gibi usta kaptanlarımız Selim ve Vahit beyler sayesinde rahat bir yolculuktan sonra evlerimize kavuştuk. 

Nice nice böyle anlamlı Cumhuriyet Bayramı kutlamalarımıza hep birlikte...             

             

8 Şubat 2019 Cuma

DOKSANALTINCI YIL UNUTULMAZ

 Her yıl Ocak ayının 30'u,  biz Lozan Mübadilleri Vakfı üyeleri, dostları ve göç yollarınındakilerin acılarını  duyumsayan tüm insanlar için farklı bir gündür. Doksanaltı yıl önce imzalanan 'Mübadele' sözleşmesi ile değişen yaşamların etkilerini taşıyan tüm kuşaklar bir arada olmak ister. 
Vakıf olarak bu yılki etkinliklerimize 19 Ocak Cumartesi Kadıköy Barış Manço Kültür Merkezinde '' Hasretim İstabul-İstanbul Rumlarının Göç Öyküleri ve İstanbul'a Özlemleri'' sergisiyle başladık. Konuklarımızın anlatılarıyla renklenen gönüllü nöbetlerle desteklenen sergide aynı zamanda 'Mübadele' hakkındaki kitapları da görmek hoştu. 

Barış Manço Kültür Merkezi biz LMV koristleri için ayrı bir anlam taşır. Bu yıl üçüncü kez bu mekandaydık. Ve geçen yılki gibi salon yine bir çok dinleyicimizin dışarda kalmasına neden olacak denli doluydu. Merkezin müdüresinden başlayarak tüm elemanlarına içten teşekkür ediyoruz  tüm çabalarıyla etkinlikler boyunca yanımızdaydılar. Bir teşekkür de depodan tüm sandalyeleri dağıtan Can'a. Kendine yer kalmasa da diğerkamlık kanıtıdır, eylemi. Ve sevgili Mürüvvetcim, İzmir'den gelip çekimlerni, güler yüzlü desteğin içn sağol.      

Provalarımız bizim Vakıf ofisimizin artık bize küçük gelse de, gönül birliğiyle paylaştığımız çok işlevli odasında gerçekleşir. bu oda (hep yazarım) çok işlevlidir; Sefer bey'in sekretaryası/ yönetim ya da genel kurul toplantı odası/ aylık konferans mekanı/ haftaiçi üç akşam Yunanca dersliği/Salı akşamları LMV koro prova salonu. Bir de minik de olsa mübadil fotoğraflarının sergi yeridir. 

Bu kışın grip salgını nedeniyle bizler her provada biraz daha eksilen seslerimize karşın kalan sağlar işe yarar bakış açısıyla, ekmek kavgası, sınav telaşı ve uykusuz kalan sevgili müzisyenlerimizle, arada doğumgünlerimizi kutlayarak, ev mut3ffaklarından seçmelerle beslenerek geldik 25 Ocak'a.

Tülin Karadağ Eldener'imiz bize kırmızı gül- broşlar hazırlamıştı bu konserimiz için . Gerçekten de daha sonra fotoğraflara baktığımızda sahnede görüntümüz çok iyiydi Sağolsun Tülin ablamız.  Başrolde  o kalabalık ve havasız salona direnip bizi izleyen harika izleyicimiz, coşkusuyla hepimizi coşturan şefimiz Garip Mansuroğlu, son anda işten yetişip solosuna çıkanlarımız, güzel sesleriyle tüm solistlerimiz, emek verip tüm şarkıları yüreklerinden okuyan koristlerimiz  ve kendi açımdan bir ilk yaşayıp koro şarkılarımızın sunumunu yapan bendeniz unutulmayacak bir iki saat geçirdik.

26 Ocak Cumartesi Vakıf Mübadele söyleşilerinin konuğu dördüncü kuşak mübadil genç akademisyen Yonca Cingöz ''Bir Mübadil Ailenin Postbelleği: Göç, Mülksüzleşme ve Toplumsal Cinsiyet'' konusunda sunum yaptı. 

Ertesi gün  sıra Çatalca Nazım Özbay Kültür Merkezinde, Prof. Kemal Arı, Prof. Elçin Macar Ve LMV Genel Sekreterimiz Sefer Güvenç'in konuşmacı olduğu ''Çatalca ve Mübadele'' konferansındaydı.            

30 Ocak sabahı ARTI1 TV kanalında Nazım Alpman'la Sefer Güvenç'in Mübadele söyleşisini izlemek pek çok insan için çok aydınlatıcı olmuştur görüşündeyim Aynı akşam yine Barış Manço Kültür Merkezinde  ''Mübadele - Gidenler, Gelenler ve Kalanlar'' başlıklı bir panel vardı. 

Günlerden 2 Şubat Cumartesi. Gökyüzü ve Gürpınar sahili mavi, ellerde kırmızı karanfiller, yüreklerde yitirdiklerimizin anıları, esen rüzgara, dalgalara karşı ''Bülbülüm Altın Kafeste'' söylüyoruz. Sonra aramıza belediye başkanımız  Ekrem İmamoğlu katılıyor. Onunla ve diğer katılımcılarla tüm özlediklerimiz için '' Vardar Ovası'' selendiriyoruz ta içten...

Evet, Gürpınar sahili o gün tüm katılımcılarıyla( bu yılki anmada kardeşim ve kuzenimle birlikte olmak çok güzeldi)  ve yetmiş bir mübadil STK'nın ortak bildirisiyle yine tüm insanlığa seslendi. Hep birlikte gerçekten örnek bir merkez olan Beylikdüzü ATATÜRK Kültür ve Sanat Merkezine gittik aynı günün sunumu, paneli ve sonrasındaki konserimiz için. 

Vakfımızın Dış İlişkiler Koordinatörü ve gönüllümüz Sula Aslanoğlu ''Gürpınar'dan Yenice-i Vardar'a'' başlıklı sunumu ve sonrasında Prof Kemal Arı ve Paschalidis Valsamidis'in katıldığı paneli izleyen  ''İki Kere Yabancıydılar'' sergisinin açılışıyla dopdolu bir gün geçti. Saatler  18.00'i gösterirken biz koro olarak bu kez suyun iki yanını sembolize eden mavi fularlarımızla sahnedeyiz. Bu kez bize eşlik eden sevgili Müge ve Emre Toker'in emek verdiği Çatalca  Bir Sandık Bin Emanet'in harika dansçıları da bizimle. 

Dinleti ve halkoyunlarının yörede en sevilen örnekleri, Lütfü Karadağ'ımızı andığımız Samyotissa ve işte bu etkinlik de bitti. 

Gürpınar Trakyalılar ve Rumelililer Derneği başkanı Tarık Küçük ve üyeleri, Evimiz Beylikdüzü Derneği ve Beylikdüzü Belediyesi bizi o sıcacık konukseverlikleriyle akşam yemeğinde de ağırladılar. Sağolsunlar. Daha nice anmalarda buluşalım.     

3 Şubat akşamı Armada Otel'de gelebilen tüm dostlarla geleneksel yemeğimize katıldık. gecenin en anlamlı anı sevgili Müfide Pekin'e onursal başkanlığın takdimiydi. Kurucu üyelerden Füsun Çeliker de oradaydı. Kurucu başkanımız Sayın İbrahim İşler'in eşi Sabriye hanımımıza verilen armağanın da manevi değeri çok önemliydi. Lale Sanalan'ımızın jesti unutulmaz. 
Koromuzun genç solistleri, Zigoş dansları, çekilişlerle bir yemek daha geçti.  

Hepinizi 09 Şubat Cumartesi saat 14.00'de derneğimizin sevgili başkanı Esat Halil Ergelen'in ''Mübadele Karikatürleri'' konulu sunumuna bekliyoruz. 

Biz LMV korosu olarak yine yeni dinletilerimiz için ve hepsinden daha kalıcı olacağını düşündüğümüz Kalan Müzik'den çıkacak, suyun iki yanına özgü ortak türkü ve şarkılardan oluşan CD'mizin hazırlıklarında olacağız  

Esen kalın. Yüreklerimiz sevgi ve barış dolu bir dünya için atsın.