23 Nisan 2020 Perşembe

23 NİSAN 2020 EVDEYİZ BAYRAMDAYIZ


Her yıl takvimler Nisan'ın 23'ünü gösterdiğinde çok mutlu olurum, her ne koşulda olursam olayım. Hem içimdeki çocuk bayramını kutlar hem de özgür ruhum 'halk egemenliği' inancıyla coşku duyar. Bu yıl 100. yılı yazmak istedim balkonumda dalgalanan kalpaklı ve ay yıldızlı  bayrağımın eşliğinde...

Çocukluk yaşlarımda var olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin yönetiminde kutladığımız tüm ulusal bayramlar sorgulamaksızın sadece birlik ve neşeyle geçerdi. Hele 23 Nisanlar hepimiz için; katılacağımız törende hazırlanan giysiler, ezberlenen şiirler, hazırlanan müzikli gösteriler, halk oyunları ve gururla yürünen resmi geçitlerdi. Tüm öğretmenlerimiz en özenli şekilde hazırlanır, öğrencilerine eşlik ederlerdi. 

Okulumuzun adının yazılı olduğu panoyu taşımak da çok değerli bir görevdi. Saideciğimle bir kez birlikte taşımıştık büyük onur duyarak. Bayrak ve sancak taşımak çok önemli, bandonun majörünün asasıyla yaptığı figürleri izlemek de çok zevkliydi.             

Hava durumu da çok etkiliydi biz çocuklar için. Yağmur ve soğuk olmasın diye dua ederdik tüm saflığımızla. Doğrusu hiç kimse üşümek, ıslanmak istemezdi. Çünkü tören sonrası gezmeler, oyunlar devam ederdi.

Çocukluk anılarından sonra yüzyıl önce bu topraklarda neler olduğunu anımsayalım.    Ölümsüz liderimiz sadece Mustafa Kemal kimliğiyle ve  sonsuz öngörüsü ile meclisi en zor günlerde kurmuş ve ''23 Nisan, Türkiye milli tarihinin başlangıcı ve yeni bir dönüm noktasıdır. Bütün bir düşmanlık dünyasına karşı ayağa kalkan Türk halkının, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni meydana getirmek hususunda gösterdiği harikayı ifade eder.''demiştir.

Ve bizler için yaşamsal, ussal bir ilke olan ''Özgürlüğün de, eşitliğin de, adaletin de dayanağı ulusal egemenliktir.'' tümcesini de söylemiştir.

Haydi gelin 23 Nisan 2020'ye dönelim. Bugün ne denli farklı bir ülkede, çağda ve dünyadayız. COVID 19 virüsü nedeniyle nice canların yittiği, hergün okuduklarımızla, dinlediklerimizden, izlediklerimizden yüreklerimizin yandığı zamanlardayız. Yine de üretmeye, ufacık mutluluklar yaratmaya, evde kaldığımız için şükretmeye, başta tüm sağlıkçılarımız olmak üzere dışarıda emek veren risk altındaki tüm çalışanlarımızın sağlığı için yakarmaya devam ediyoruz.

Öyle sağlam köklenmişiz ki 23 Nisan 1920'de adı kalan, 45 günlük tatile giren T.B.M.M.'ye karşın nasıl içten, nasıl canlı kutlama yapıyoruz. Başta bugünün 'küçük hanımları, beyleri' ve onların anneleri, babaları ve onları yetiştiren bizler ve bizleri yetiştiren Cumhuriyet'in ikinci ama en inançlı büyükleri biz nasıl mutluyuz her olumsuzluğa karşın. Gerçekten de ulusal egemenliğimizin 100. yılına evde kalarak en geniş ve gönülden katılımdayız. 

Balkonlardaki, pencerelerdeki her yaştan şarkı söyleyenlerimiz, 31 ilde sokağa çıkma yasağı olduğu için bize cadde ve sokaktan müzik yayını yapan belediyeler ve bugün hiç unutamayacağım genç görevli: Beyaz karantina giysisi içinde müziğe uyup dansederken kaç kişiye umut oldun bir bilsen. 

Bugün için sosyal medya kanallarından dinletilerini veren tüm sanatçılar, iyilik hareketine tüm katılanlar, 23 Nisan'ın 100. yılı için görüş belirten yazarlar, çizerler, bugüne özel 'Şükran Türküsü' besteleyen Fazıl Say, koromuz için özel klip ve video hazırlayan şefimiz, kısacası  bugünün anlamını ve yüzüncü yıla erişmenin sevincini taşıyan herbirimiz iyi ki varız.          


Bu insanlığın değerini bilenlerin mucizesidir. Bu ülkenin kurucu liderine ve onun yanında en zor şartlarda milletin temsilcisi olma onuruna erişenlerin anılarına saygı duyanların ve tıpkı yüzyıl önceki kuşağın değerini bildikleri gibi geleceğin kuşaklarına inananların bayram sevincidir. 

Ve bu yazı bir şükran yazısı olduğu için kötülere ve kötülüklere söz verilmeyecektir. 

Tarih tanıktır tüm olup bitene...         

                   

           

28 Ocak 2020 Salı

DEPREMLER VİRÜSLER ARASI BİZ KORO MÜZİK ALBÜMÜMÜZÜN TANITIM KONSERİNİ YAPTIK

Nasıl hissediyorsunuz son günlerde kendinizi? Karmakarışık bir dünyada kaybolmuş, haberlerin olumsuzluğunda uyuşmuş, her an yeni kötü bir haber alacakmış gibi değil mi? İşte bizim tüm bunlardan uzaklaşmamızı sağlayan büyük bir coşkumuz vardı; koromuzun CD'sini çıkarmak ve tanıtımını güzel bir konser salonunda gerçekleştirmek  

Ve bu hayalimizi 26 Ocak Pazar akşamı İstanbul'un en güzel salonlarından biri olan Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda verdiğimiz konserle gerçekleştirdik. Haydi gelin olumsuzlukları biraz olsun unutun ve bizim Lozan Mübadilleri Vakfı Koromuz'un müzik ve coşku dolu serüvenini okuyun.

Bundan bir buçuk yıl kadar önce bir CD'miz olsa diye başladık söze. Kalan Müzik'le görüşmelere başladık, çok amatör bir ruhla.O kadar çok çözümlenecek sorun ve verilecek konserimiz vardı ki yavaşladık bir süre. Sonra Kasım ayında tekrar gittik kalan Müzik'in çalışkan insanı Nursel hanımla görüşmeye. Bu kez çok kararlıydık. Telif hakları, muvaffakatnameler derken söz verdik kendimize. Bu yıl Mübadele Sözleşmesi'nin 97. yıldönümünde albümümüz elimizde olmalıydı. Şefimiz Garip Mansuroğlu genç yaşının tüm enerjisi ve coşkusuyla sabırlı stüdyo şefimiz Berk Falay'la başladı kayıtlara. Kayıt sözcüğü dilde söylemek kolay  da uygulaması gerçekten çok zor bir süreçti. önce tek tek yetenekli müzisyenlerimiz daha sonra koristlerimiz ve solistlerimizin kayıtları... 

Aramıza bir şarkısıyla destek vermesi için büyük besteci ve müzisyen Zülfü Livaneli'yi vakfımızın üyesi Oğuz Altay'ın dostluğu sayesinde kattık. Memleket Kokulu Yarim böylece eklendi albümümüze. 

Artık sıra salon bulmaya gelmişti. Yıllardır nice dinletisinde seyirci olduğum CRR'de konserimizi yapmak benim uğraşım olmalıydı. İlk konuşmayı yine bir dinleti akşamı Enes beyle yaptım. İBB Kültürel Etkinlikler Müdürlüğü'nden Seda hanım'ın ismini aldım. İlk dilekçemizi yazıp vakfimızın beyni Sefer Güvenç'in imzasıyla müdürlüğe ulaştırdık. İsimlerinden üstte söz ettiğim iki genç İBB görevlisinin büyük desteği ve yol göstermesiyle CRR'den tahsis haberini aldığımızda çok mutlu olduk. Kalan Müzik'le bir sonraki görüşmemizde Nursel hanımın konser tarihimizi öğrendiğindeki yüz ifadesi bize yeldeğirmenleri ile uğraşan Don Kişot'u anımsattı. Ama bilirsiniz bir atasözümüz de vardır: Azmeden derviş muadına ermiş.

Son iki ay müthiş bir çaba ve takım çalışmasıyla tüm amatörlüğümüze karşın hiç vazgeçmedik. Vakıf başkanımız Ümit İşler de maddi manevi çabasıyla, vakıf genel sekreterimiz Sefer Güvenç tüm sorun çözme deneyimiyle ailece yanımızda oldular. Maddi manevi destekçilerimiz albümümüzün çıkması için gayret gösterdiler. Ofisimizin Ayşe Kavaslar'ı tüm yazı işlerimizi halletti. 

Prova yapmamız gerekiyordu sürekli olarak. Ne yazıkki vakfımızın küçücük salonu hem yeterli olmuyordu hem de dil kursları nedeniyle akşam saatleri hep doluydu. O evrede de koristimiz Ali Medeni devreye girerek kendi çabasıyla bize Beşiktaş Belediyesi Zübeyde Ana kültür Merkezi'nin Onat Kutlar Salonu'nu ayarladı. 

Grafik çalışmaları, ilk basın bülteninin komşumuz Kiraz Halkla İlişkiler danışmanlığında hazırlanması, her bir korist ve müzisyenimizin gönüllü PR çalışması,  sergimizin açılması, afiş ve el programının genç korist çiftimiz Elif ve Yağız'ın özverili çabalarıyla şekillendirilip basımı, Ayşe Buyan'ımızın kokteyl hazırlama sorumluluğunu alması, değerli solistimiz Nalan hanımın ve en yeni ama bir o kadar da azimli koristimiz Mahmut beyin ağır grip süreçleri derken, günlerden 23 Ocak olmuştu ki Nevin başkanımız müjdeyi verdi; albümümüz çıkmıştı.    

Koromuzun üyesi Uğur adı gibi uğur getirsin dileğiyle elinde bir kutuyla prova salonuna girdi. Ve şefimiz koromuzun el bebeği, gül bebeği albümümüz 'Hasretin İki Yakası'nı tek tek bize dağıttı. O an duygularımızla tek yürek olmuştuk. Evlerimize döner dönmez hemen dinledik tüm coşkumuzla. 

Konsere kalan iki gün boyunca sanırım hepimiz yoğun bir stres altındaydık. Ve CD'mizi elimize aldığımız saatlerde duyduğumuz Elazığ Sivrice depremi tüm neşemizi alıp götürmüştü. Biz de tüm davetlilerimize duyuru yaparak depremzedeler için destek istedik. 

26 Ocak Pazar günü bize büyük katkıda bulunan sahne yönetmeni Tufan bey, Çatalca Halk Oyunları ve Uçan Potinler ekipleriyle ilk sahne akışımızı gerçekleştirdik. Sıra konser giysilerimizi giyip hazırlanmaya geldiğinde saatler 18:30'u gösteriyordu. Burcumuz da yardım meleğimizdi o akşam.     

Kırmızı kadife perdenin arkasında sunucumuz, dernek başkanımız Esat Ergelen elinde metniyle ilk söze girdiğinde biz de tüm coşkumuzla hazırdık.

Ve perde, ve sahnenin büyüsü; herhalde verdiğimiz yüze yakın konserin içinde en heyecanlı hissettiğimiz konserde başta tüm enerjisi ve güler yüzüyle şefimiz, değerli müzisyenlerimiz, sevgili solistlerimiz,  tüm koromuz ve dansçılarımız basamakların dahi dolu olduğu bini aşkın izleyiciyi görünce kanatlandık günlerin getirdiği tüm yorgunluğa karşın. İlk yarıyı çok iyi bitirdik. Mübadele günlerine doğru gelişen süreci gerek sunum, gerekse dansçılarımızın yorumları ve bizim şaarkılarımızla yüreklere dokunarak yansıttık. Lütfü amcamızı andık, koromuzun bilge mübadilini...   İkinci yarıda bir ara hafiften  yavaşladık ancak kısa sürede toparlanıp coşturduk tüm konuklarımızı.

Tüm emek verenlerimize, tüm konuklarımıza çok teşekkür ediyor, 'çekilen acılar bir daha yaşanmasın' diliyoruz.  

Ve biz galiba güzel bir şey yaptık güzel bir ekip, tek yürek olarak.