İzmirli olmak biraz da Fuar anılarına sahip olmaktır çocukluk günlerini uzun yıllar önce geride bırakmış olanlar için. Geçen hafta sonunu 'Şişli'de İzmir Günleri ' etkinliğiyle geçirdiğim ve iki haftada İzmir'i özlediğim, katıldığım toplantı ve dinletilerde bol bol fuar anılarından söz edildiği için çocukluğumun Fuar günlerini yazmak istedim.
Kültür Park'dır İzmir Enternasyonal Fuar'ının düzenlendiği alan. Ama hiç bir İzmirli 'Kültür Park'a gittim', ya da 'Kültür Park'tayım' demez. Hep Fuar'ımızdır bizim. Kurtuluş sonrası, kentin pek çok yeri gibi büyük yangından kalmıştır kapkara. Atatürk'ümüzün, İzmir'e verdiği önemle, daha Cumhuriyet kurulmadan,şehrin gelişimine katkı sağlamak amacıyla 17 Şubat 19232'de toplanan 'İktisat Kongresi' için açılan sergi Fuar'ın çekirdeğidir denebilir. O yıldan, 1948'de Uluslararası Fuarlar Birliği'ne üye olarak kabul edilene dek yirmi beş yıl boyunca bir çok İzmirlinin, özellikle unutulmaz belediye başkanı Dr. Behçet Uz'un katkılarıyla herkesin Fuar'ı olmuştur.
İletişimin bu denli hızlı olmadığı yıllarda Fuar günleri tüm Egelilerin özlemle beklediği etkinliklerdi. Dünya ayağınıza gelir, görsel öğrenme,kültürel paylaşım ve her yaş için eğlence bir arada yaşanırdı.
Çocukluğumun Fuar betimlemesi benim için çok yönlüdür. Tire'den İzmir'e otobüs yolculuğu işin en zor bölümüydü. Çünkü otobüste,hatta daha otobüse binmeden benzin kokusuyla yüzüm sararır, içim bulanırdı. Ama olsun, sonunda Fuar'a kavuşmak vardı ya, her şeye katlanırdım. O yıllarda oto garaj Fuar'ın Basmane kapısının tam karşısındaydı. Otobüsten iner inmez babamın ilk programı olan uluslararası pavyonlar gezilirdi. Bazıları çok ilgimi çeker, bazılarındaysa çok sıkılırdım. Sergilenenlerin özelliğine göre değişirdi sıkılma ya da ilgilenme oranım. Örneğin Hindistan pavyonu rengarenk görüntüsü ve ürünleriyle neşelendirirdi. ABD, Almanya'nınkilerse teknolojinin güncel görüntülerini sunardı, radyo günlerini yaşayan bizlere. Sergilenen arabalar da Fuar'ın yıldızlı ürünlerindendi. Çünkü o yıllar özel arabalara kolay ulaşılamayan yıllardı.
Hayvanat bahçesi, paraşüt kulesi, lunapark ve özellikle ailecek bindiğimiz çarpışan arabalar bölümü kardeşim ve benim için hep en renkli bölümlerdi. Ve sonra, babamın özenle seçtiği lokantalarda keyifli yemekler.
Daha sonra Fuar'ın kültürel bölümüne sıra gelirdi. İstanbul ve Ankara'da sahnelenen en güzel oyunlarıyla tüm tiyatrolar perdelerini açardı Fuar'da. Ankara Devlet Tiyatro'sundan, AST'a,Kenterler'e, Dormenler'e geniş bir yelpazede seçim yapabilirdik. Bu arada müzik şölenlerini unutmamak gerek. İzmir Fuar'ı, Zeki Müren demekti bir anlamda. Billur sesini, duru Türkçesini dinlemeye doyamazdı büyükler. Biz çocuklar bir yandan dinler, bir yandan da o abartılı giysilerine bakakalırdık. Sonraları krize giren Türk sinemasının yıldızlarını da ağırladı Fuar sahneleri, ilk kez sahneye çıkan Sezen Aksu'yu, Nilüfer'i de.
Çocukluğumun Fuar'ında saatler geçer, eve dönüş yoluna çıkarken ellerimizde çok renkli balonlarımız olurdu hep, uçmasın diye sımsıkı tuttuğumuz, arda adına yakışır biçimde uçuveren uçan balonlarımız... Sanki çocuk ruhlarımızın simgesiydi onlar, öylesine renkli, öylesine hafif...
Ve gençlik günlerimizde Fuar artık sevdiğimiz yazarlarla buluşma törenlerine dönüştü yavaş yavaş. Kitaplığımda özenle sakladığım, Uğur Mumcu, Aziz Nesin imzaları hep o günlerden anılar.
Teknoloji çağı, bilgi çağı, bilişim çağı derken bizim emektar Fuar'ımız parıltısını yitirdi. Süresi kısaltıldı, çağın hızına ayak uydurup. o özenle hazırlanıp gelen insanlar birer birer sonsuzluğa uğurlandı, kalanlar da eski tadını bulamaz oldular. Bugün yeni yüzüyle yine bizlerle. Açık hava tiyatrosu, evlendirme dairesi, müzeleri, çay bahçeleri, yürüyüş alanları ve İzmir Sanat, İnönü Sanat Merkeziyle kapıları hep açık. Açık da herhalde bizim eski tadımız yok...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder