27 Ocak 2015 Salı

YİNE YENİDEN ÖĞRENCİYİM

Yeni bir yıla gireli tam yirmi yedi gün biterken blogumu açmak, ara verdiğim kırk günden sonra yeniden yazmaya başlamak heyecanlandırdı beni. İlk yarı yıl sınavlarını bitirmiş bir öğrencinin heyecanı gibi desem hiç yalan değil. Biricik oğlunun düğününden altı buçuk yıl sonra bir tanecik kızının da evlenmesini görmüş bir annenin mutluluğu desem, o da doğru. 

Haydi, başlayalım o zaman: Dünyaya solak gelişimden midir bilmem, hani o klişeleşmiş yaşam sıralamasından farklıdır bazı dizinler benim yaşamımda. 

Üniversite sınavına on yedi yaşında girdiğimde Türkiye'de üniversiteye giriş soruları çalındı ilk kez. ve bizim 8 Eylül'de ikinci kez girdiğimiz sınavda sonuçlar ancak Aralık başında açıklandı. Eh, ben yeni nişanlı bir kız olarak o zamanki adıyla Buca Eğitim Enstitüsü olan okulumun İngilizce Öğretmenliği Bölümü'nün bir buçuk aylık yatılı öğrencisiydim. Çok istediğim Hacettepe Üniversitesi Sosyoloji Bölümüne gitmek yerine babamın isteğiyle Buca'da kaldım. Bir yıl sonra evlenip Ankara'ya gidince okuluma tam dokuz yıl ara verip çıkan afla iki çocuk annesi olarak DEÜ  Eğitim Fakültesi olarak adlandırılmış Buca kampüsüne geri döndüm. Hemen her ders arasında henüz bir buçuk yaşında olan kızımı sormak için bakıcımızı ankesörlü telefondan arayarak geçen üç yıldan sonra Haziran döneminde sınıfımızdan mezun olan beş öğrenciden biriydim.

Dokuz yıl ara vermiştim ancak o uzun arada iki kez daha atakta bulundum. Milliyetçi Cephe Hükümetleri döneminde yine af çıkmış, ben okula teslim ettiğim belgelerimle okula dönmeyi beklerken, kağıtlarımın kaybolduğunu  öğrenmiş ve ne yazık ki hiç bir şikayette bulunamamıştım. Yine karanlık ve kanlı bir dönemdi seksen darbesi öncesi...

İçimdeki okuma aşkını söndüremeyince 81'de bir kez daha ÖYS'ye girip tek tercihim olan Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü'nü kazandım bu kez. İngilizce yarım kaldı, Türk Edebiyatı'ndan mezun olurum diye düşündüm herhalde. Yine İzmir dışında oturduğumuz için üç hafta devam edip Osmanlıca sözcük yazmayı öğrenirken bir kez daha kaldı öğrencilik yaşamım.         

Neyse ben yine sonunda görebildiğim mezuniyet günlerine döneyim. Öğretmenlik için alan yeterlilik sınavı yapılırdı o yıllarda.Sınavı kazanan ilk yirmi beş öğrenci arasında olmama ve eş durumu belgelerime karşın tayinim Düzce Anadolu Ticaret Lisesi'ne çıktı. İlkokul beşinci sınıfa başlayan oğlum kolej ve Anadolu lisesi sınavlarına hazırlanıyordu, bırakıp gidemezdim. Tam o sırada Kıbrıslı arkadaşım Yeşim, Eylül döneminde mezun olduğu için memleketine dönmüş, bitirme belgesini almam için bana vekalet yollamıştı. Bölüm Başkanımızdan belgesini almaya gittiğimde benim tayinimin gelip gelmediğini sordu. Durumumu anlatınca çok üzüldü. Ne de olsa İngilizce-Türkçe çeviri derslerinin en devamlı, en çeviri sever ve dönemimin tek anne öğrencisiydim. Eşinin görev yaptığı İzmir Anadolu Ticaret Lisesinde İngilizce öğretmeni eksiği olduğunu ve bana yardımcı olacağını söyleyince dünyalar benim oldu. Hem onların büyük yardımı hem de benim tükenmeyen çabamla bir ay içinde yaşamımda unutulmaz izler bırakan sevgili öğrencilerimi bulacağım okulumda göreve başladım ve on yıl süresince bugün bayrağı devrettiğimiz bir çok meslektaşımızı yetiştirdik, mesleğinin ustaları olan ve ömür boyu dostluğumuzun süreceği zümre arkadaşlarımla.                            

Hep üniversitede ders verme düşüm vardı. British Council'ın sürekli çalıştaylarına katılırdım. Bir kezinde fakülteden arkadaşım Selami'yle karşılaştım. Çalıştığı DEÜ Yabancı Diller Yüksek Okulu'na okutman alınacağını söyledi. Arkadaşlarım emekli olmuşlar, zümre başkanlığı görevi bana verilmişti. Ama takım çalışmamızı çok arar olmuştum. Böylece büyük bir coşkuyla sınava girdim. Ancak yazma sınavında başlık atmayı unutunca elendim. Belki de çok kısa bir süre önce lösemiden yitirdiğim Yıldız arkadaşıma verdiğim sözü tutmam gerekiyordu. Çünkü benden son isteğiydi o yıl ATL'ye başlayan kızını okutmam.Böylece sevgili Başak da hazırlık sınıfını geçti benim yanımda ve yakınımda. İkinci kez sınav açıldığını duyunca hemen başvurdum. Gönlüm rahattı,  bu kez. Tam sınavdan bir gün önce eşim trafik kazası geçirdi. Arkadan çarpmışlardı arabasına ve doktoru geçirdiği sarsıntıdan ötürü 24 saat uyumaması gerektiğini söyledi. Tüm gecenin uykusuzluğuna karşın, geçen saatlerin sağlığında olumlu gelişmeler göstermesinin sevinci ve rahatlığıyla girdiğim sınavda meslek yaşamımın yeni ve en çok istediğim bölümüne başladım. Nasıl anlaştık, nasıl bir hevesle sarıldık derslerimize anlatmak zor. Ve yaşamımın beşizler dönemi başladı. Çünkü dostluk şansım çok açıktır. Önce sevgili partnerim, daha sonra diğer üçlüm ve aramızdan çok erken ayrılan Meralciğimizle birlikte on beş okutman çok mutlu neşeli ve akademik yönden verimli dönemler geçirdik. 

Türkiye dönüşürken, okulumuzda da yönetsel değişiklikler olumsuz yöne kaymaya başladı. Tıp Fakültesi koordinatörlüğü ve ders programı hazırlama komitesi görevleri  de yapıyordum değerli Mehmet Ali Yavuz ve Uğur Altunay hocalarımızın yönetiminde. Bir de DEÜ Vakfı İlköğretim Okulunun kuruluşunda gönüllü komisyon çalışmalarında. En yoğun yıllarımdı o sıralar. Bu kez kızım üniversite sınavlarına hazırlanırken Genel Dilbilim yüksek lisans programına başladım. Yedi öğrenci- öğretmendik sınıfta. Benim tez konum 'İslami Kadın Dergilerinde Kadına Yüklenen Anlamsal Roller' üzerineydi. Ve tam AKP iktidarı başlarken bitirdim. Biraz önce açıp sonuç bölümüne baktığımda tüylerim ürperdi. Dönüşümün kuramsal göstergeleri nasıl da yerleştirilmiş diye. Doktoraya başlayıp bu konuda devam etmeyi çok isterdim, isterdim de bazı hocalar fazla sorgulayanları sevmezlerdi o dönemde de...

 Kısa bir süre sonra Mehmet Ali ve Uğur Hocalarımız da YDY'den ayrılınca her şey birden çok farklılaştı. Galatasaray Üniversitesi'nin okutman aradığını öğrendim Mısır gezisinde karşılaştığımız tur arkadaşlarımızdan.

Ve final çok sevdiğim Boğaziçi'nin kıyısındaki o minik yerleşkede oldu. Emekli oluşumun üçüncü haftasında mesleğimi özlemeye başladım. Babam çok zor bir ameliyat geçirmişti çaresi tam bulunamayan hastalıktan. İzmir'e dönmem gerekiyordu. Yine de yalnızca üç yıl süren iyilik döneminde önce Kadir Has Üniversitesi, sonra İTÜ'de yaşamımın en güzel derslerini verdim diyebilirim. Çünkü yeniden öğrencilerime kavuşmanın coşkusunu yaşıyordum. Babacığımın hastalığı yinelenince her şey anlamını yitirdi uzun bir süre. 

Babamı sonsuzluğa uğurlayışımızdan yedi ay sonra canımın içi torunum katıldı aramıza. Ve babaanneliği öğrenmeye başladım. Arada GSÜ haftasonu kurslarında ders verdim ve iki yıl önce çok sevdiğim mesleğimi artık tümüyle gençlere bırakmaya hazır hissettim kendimi .

Ve bu yıl Eylül'de ilk göz ağrım Sosyoloji'de öğrenciliğe başladım. Tüm arkadaşlarıma öneririm. Anadolu Üniversitesi'nin ikinci üniversite programlarını. Kayıt ve kitap kuyrukları dışında yaşamımın en rahat öğrenciliği diyebilirim. Çünkü olgunluk döneminde yeni bilgilere kavuşmanın tadı bir başka. Ama benim öğrencilik dönemlerim hep hareketli ya; kural bozulmadı. Tam vizelere hazırlanırken kızımın yaşamında yeni dönem hazırlıkları ve yarıyıl sınavı öncesinde de evlenmesi çok tatlı anılar oldu. Ama azimli bir öğrenci olarak ilk dönemi başarıyla atlattım. Umarım sakince mezuniyetimi de görürüz hep birlikte.

Bu arada öğrencilik karanlık dönemlerin bir umut ışığı gibi. Toplumbilim öğrenirken sabretmeyi de daha kolay başarıyorum sanki...            

       

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder