11 Şubat 2015 Çarşamba

BİR CUMHURİYET FİLİZİDİR BUGÜN BİLE ASIRLIK SEMAHAT HALA

Siz kaç kişinin 100. yaş gününe katıldınız? Şanslıyım ki bilge çınarımız Lütfü Karadağ Amcamızdan sonra Ankara'nın ve ailenin Karaferye kökenli, yaşam sevincinin simgesi, başında çiçeklerden yapılmış tacıyla, büyük halamız Semahat Bolevin'in dalya gününe de büyük bir mutlulukla tanık oldum. 

İzmir'de Ocak ayının son gününde annem ve kuzenim Ebru ile bir aile toplantısındaydık. Kemeraltı'nın en eski saatçilerinden Aziz Şuşut Amcamızın kızı Füsun ve Semahat Halamızın torunu Selda düzenlemişlerdi güzel geçen günümüzü. Selda, bizi Ankara'ya 8 Şubat'ta kutlayacakları, babaannesinin 100. yaş gününe çağırdı. Ben zaten teyzemi ve Ankara'yı özlemiştim. Ve büyük ailenin bir çok bireyiyle en son Gülruşumuzun anma gününde görüşmüştüm. Bu yaş günü ancak yüzyılda bir olacağına göre yola çıkmaya hazırdım.

O içten kutlamayı ve İstanbul doğumlu, 80 yıllık Ankaralı ve 1950'den beri Kavaklıdereli  Semahat Halamızı anlatmaya başlayabilirim elimden geldiğince.

Karaferye'den gelir Semahat Halanın annesi, iki küçük erkek kardeşiyle, Balkan savaşlarından sonra. Kadıköy'e yerleşirler. Anneyi evlendirirler. Küçük kardeşi de ayrılmaz yanından. O yüzden 'çocuklu gelin' derler annesine. 

Annesiyle birlikte bir gün Bakırköy'e, deniz kenarında bir akraba ziyaretini unutamaz küçük Semahat. Amcaları Cevdet Bey, mübadeleyle Karaferye'den gelmiştir kısa bir süre önce. Ağlamaktadır kocaman adam. doğup büyüdüğü topraklarda yaptırdığı evinin inşaatı yarım kalmış, altınlarına devlet el koymuştur mübadeleden önce. Rauf Dedemin ağabeyidir, o ağlayan kocaman adam.

 Ne yazık ki annesini henüz on iki yaşındayken kaybeder küçük Semahat. Ablası Çapa Muallim Mektebinde okumaktadır. Onu da oraya yazdırırlar. O yılın sonunda ablası mezun olur, Düzce'ye tayini çıkar. Kadıköy Altıyol'daki evlerini kapatmışlardır. İki yıl daha yatılı okur öğretmen okulunda.Öğretmen olan dayıları yardımcı olur hafta sonlarında.  Ancak büyük bir böbrek hastalığına tutulur ve okulunu bırakmak zorunda kalıp, ablasının yanına gider. Ablası o sırada Bolu'ya tayin olmuştur. Ali Canip Yöntem tekrar okula yazdırır kendisini. Ortaokulu orada bitirip tekrar İstanbul'a döner ablasıyla. Bir kaç yıl sonra evlendirirler. 

Eşi, Rıdvan Bey yirmi iki yaş büyüktür genç gelinden. İstanbul'un eski ailelerindendir. Uzun yıllardan beri  Haydarpaşa Uzun Hafız Sokağında oturmaktadırlar. Çok sever sportmen eşini Semahat. Merkez Bankası Levazım müdürü olan Rıdvan Bey, gencecik eşiyle genç cumhuriyetin başkentine yerleşir.

Yıllar yılları kovalar. Kavaklıdere'de Merkez Bankası 26 adet üç katlı ev yaptırır. 13 yıl oturdukları Işıklar Caddesindeki evlerinden dört çocuk annesi olarak ayrılır Semahat Hanım.   Evlerinin taksitlerini üst katlara kiracı olarak gelen Amerikalı komşuları sayesinde öderler. Evin en büyüğü ailenin tek kızı Serpil 13 yaşında, en küçük oğlu Sedat henüz altı aylıktır. Amerikalı komşu çocuklarıyla oynarken İngilizce de öğrenirler hepsi. Bir yirmi yıl da böyle geçer. Serpil ve Selahattin evlenmiş ve iki oğul Sinan ve Sedat da İsveç'e gitmişlerdir okumak için. 

O dönemde apartmanlaşma başlar Kavaklıdere'de. Semahat Hala ve Rıdvan Enişte daha sakin buldukları Yalova'ya yerleşirler, artık apartman olan evlerini bırakıp.

Sevgili eşini Yalova'da yitiren Semahat Hala yeniden Kavaklıdere'ye döner, kızının karşı dairesine yerleşir. Ve yaşamının en büyük acısını tadar. Büyük oğlu Selah Ağabeyimizi kaybeder. Artık tek tesellisi torunları ve bugün salonunun duvarlarını süsleyen elinin emeği goblen işlemeleri ve yağlı boya tablolarıdır. Çocukluğumun unutulmaz tatlarında kalan muzlu rulo pastaları ve diğer leziz yemekleriyle dostlarını, akrabalarını da ağırlamak büyük zevktir onun için.        

Cumhuriyet'in aydın beyinli kadınlarındandır Semahat Hala. Çocukluğunu Kadıköy'de yaşamış Kavaklıdere'nin ilk kuruluş yıllarında tüm komşularıyla Kavaklıdere İlk Okulunun temeline harç koymuştur. Tel dolaplarda sakladığı, eşinin Ulus'dan yiyecek getirdiği, komşulardan Şaziye Hanım'ın İsmet İnönü geçerken yoluna çıkıp Kavaklıdere'ye yol yapılmasını istediği günler çok eskide kalmıştır ama belleğinde canlılığını korumaktadır. 

Hele Atatürkümüzle ilgili anıları en unutulmazlarındandır. 17 yaşında evlenip geldiği Ankara'da ilk yılbaşı balosunda Orduevi'ne gider eşiyle. Atatürk de Sabiha Gökçen'le katılır baloya. Nasıl heyecanlanır gördüğünde. Daha sonra ilk bebeği Serpil'i bebek arabasına koyup, Kızılay'a gider tenis oynayan eşini seyretmeye. ''Birden ''Atatürk geliyor.'' diye sesler duyulur. Herkes yola dizilir, alkışlamaya başlar, o da bize şapkasını çıkarıp selam verirdi, o denli yakınımızdan geçerdi.'' diye anlatır o günleri.

Ve bugün o yılları yaşamış olmanın kıvancıyla ayaktadır, gözlerinde hala o günlerin ışığıyla.

Yüzüncü yaşında da bizi aynı ışıkla karşıladı, yanında sevgili çocukları,damadı, İsveç'den gelirken eliyle yaptığı çiçek tacını getiren gelini Mirya ve Selah ağabeyimizin eşi Nesrin Ablamız, yeğenleri ve torunları ve torun çocuklarıyla. Mutfak şefliğini devrettiği Serpil Ablamız başkanlığında hazırlanan eşsiz yemeklerle dolu bereket sofrasında ağırladı. Şarkılar söyledi çocuklarıyla, şiirler okudu, pastasından önce gelen bir yüzyılın mumlarını üfledi, pastasını yedi, hepimizin ellerinden tuttu, konuşurken. Fotoğraflarını çekerken el salladı, gülücükler dağıttı hepimize. Ve gelecek yılki doğum gününe çağırmayı da unutmadı.

İşte Cumhuriyet'in kuruluşunun gencecik filizi Semahat Halamız, varlığıyla bugünün Türkiye'sinin umutsuzluğunda olan bizlere de yeniden yaşam sevincini ve umudunu aşıladı ışığıyla. 

Nice yıllara sevgili Semahat Hala. Biliyorum, bir gün torunların tüm yaşamınızı daha ayrıntılı yazacak. Bu yazı da benim ufacık bir armağanım olsun ve bugün yazımı yazarken doğum gününü kutlayan biricik oğluma da  sizin ışığınızı, yaşam sevincinizi yansıtsın. 

Bir ufak not: Ne çok isterdim, çocukluk anılarımda kalan Semahat Halamızın küçük dayısı, Rauf Dedemin kuzeni eğitimci Kemal Ertem Amcayı ve sevgili eşi Mutahhar Yengeyi de yazabilmeyi. Ancak bilgiler çok yetersiz. Işıklar içinde yatsınlar.     

              




4 yorum:

  1. Merhaba,
    "Hancı Fatma'nım" adı size tanıdık geliyor mu? Güler Çamlı Keresteci?
    Hikmet Çamlı, Fikret Çamlı? belki sadece isim benzerliğidir.
    Anne babanızı anlattığınız yazınızdan çok etkilendim ve sizi çocukluğumun akraba dan yakın olan aile dostlarımız Çamlılar'dan zannettim, ancak fotoğrafları tanıyamadım; yukardaki kırmızı şallı hanımefendi, Hancı Fatma Hanım teyze bile olabilir. Ancak ben kendilerini küt kesilmiş düz siyah/gri saçlarıyla hatırlıyorum. Çok güzel yazıyorsunuz etkilenmemek mümkün değil. Semra Toprak/ F. Mefküre Toprak Ekici

    YanıtlaSil
  2. Merhaba, Cok tesekkürler yorumunuz için
    Haklısınız Babaannem Hancı Fatma Hanımdır.

    YanıtlaSil
  3. Ne yazık cevabınızı bu gün, (11 Şubat 2019) görebildim, Merhaba, biz hem çok eski aile dostu hem de akrabayız,halanızın eşi akrabamızdır.
    Benim diğer ismim "Semra Toprak" babanız ve amcanız abimin ve dayımın yakın arkadaşları idiler. Siz "Ç."lar çok sevdiğimiz bir ailesiniz.

    YanıtlaSil
  4. Sanıyorum, Fikret değil Necdet olacaktı yazım hatası olmuş, düzeltiyorum.

    YanıtlaSil