Ne zaman amcamı düşünsem dolu dolu gülüşü gelir aklıma. Çocukluğumun ilk anılarından bugünkü anmalarıma dek sevgili Osman amcam ailemin en gülümseten yüzlerindendir, babacanlığı, bilge duruşuyla.
Lozan Antlaşması'nın 99. yıldönümünde, mübadilleri de anımsarken ailemin birinci kuşak gelenlerinden Karaferye doğumlu amcamı yazmayı çok istedim.
Dört yaşındadır yeni vatan yolculuğu için gemiye bindiğinde Osmancık. İki yaşındaki kardeşi İbrahim ve henüz bir kaç günlük kız kardeşi Muzaffer, anne Fatma hanım ve baba Şükrü bey hep birlikte Urla tahaffuzhanesine gelirler ilk durak olarak.
Yerleşmek için memleketlerine benzeyen Tire'yi seçerler. Önce 'mağaza' denilen bir yere alınırlar Evlerine yerleşmeyi beklerken lohusa Fatma hanım iki küçük çocuğunu yetersiz koşullardan ötürü kaybeder. Yeni vatanlarında aile evlat acısıyla ayakta durmaya çalışır.
İskan memurluğuna başvurduklarında pek çok yerde olduğu gibi Rum mübadillerin bıraktıkları evler ve topraklara el konulmuştur. O yüzden üç çiftlik ve konaktan gelen aile birden han sahibi olur Tire'nin Matyos Hanı'nın( Büyük Han) sekizde yedi hissesiyle. Artık Bahçekahve semtinde bir evde oturmaktadırlar.
Osman han işlerine hiç alışamaz. Zaten el işlerini de pek beceremez. Anne Fatma hanım bey oğlu olarak yetişen eşine yardım için handa çalışmaktadır sürekli. Bir yandan da dikiş diker, Leyla hanımın beş kızının en büyüğü olarak Necmiye ablalarıyla kardeşlerinin ve annesinin de yakınında olur.
Yıllar geçer; Çamlı ailesi artık hayatlarını düzene sokmuşlardır. Osman ilkokulu bitirmiştir. Annesine göre handa en büyük yardımcısı yetişmiştir. Halbuki Osman okumak için planını yapmış, at arabasıyla parasız yatılı sınavlarını kazandığı Buca Orta Okulu'na doğru yola çıkmıştır.
Ve çok başarılı bir öğrenci olarak Atatürk Lisesi'ne geçmiştir. Matematik öğretmenleri 'Balkanların Matematik Dehası' diye adlandırmışlardır kendisini. Problem çözümlerinde sonucu anında görüp ara işlemleri sonradan doldururmuş. Ama edebiyatı, felsefeyi, tarihi de çok sever, sürekli okurmuş. En sevdiği okul arkadaşlarından biri de Necati Cumalı imiş.
İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği'ndeki eğitiminden de üstün başarıyla mezun olur. İlk görev yeri Salihli Demirköprü Barajındadır. Artık yuva kurma zamanı gelmiştir genç mühendisin. Tire'nin en güzel kızlarından, kendileri gibi mübadil Kavalalı tütün tüccarı Hamdi bey ve Dramalı Nezahat hanımın kızları Nihal hanımla evlenir.
Amcam çalışma hayatına başlarken küçük kardeşler de eğitimlerine devam ederler. Artık anneleri itiraz etmez. Çünkü en büyük oğlunun plan ve projesiyle hanın ön tarafında bir otelleri ve modern bir evleri inşa edilmiştir.
Buradan artık kendi anılarıma geçebilirim. Güven Oteli Tire'nin en güzel oteliydi o yıllarda. Koridor duvarlarında aplikler, taşbaskı resimler ince çerçevelerinde asılıydı. Hiç bir şey plastik değildi Sanat ve zanaat iç içe geçmişti. Mütevazi demir karyolalar, Sümerbank ürünü pike ve battaniyelerin desenleri belleğimdedir hala.
Amcamın lise kitaplarının bir bölümü de bizim evdeydi. Lise Bakalorya Tarihi kitabını bugün değme üniversite öğrencisi okuyamaz. Genç cumhuriyet çocuklarını nitelikli yetiştiriyordu devlet okullarında. Ve Maarif Vekaleti'nin klasiklerinin pek çoğu da özenle saklanıyordu buzlu camlı dolabın raflarında.
Amcamlar, babaannem bizimle yaşadığı için hemen her bayram gelirler ve annemin lezzetli yemekleriyle kurulan sofralarda hep birlikte yerdik.
Amcam babacığına çok düşkünmüş. Dedemin her ölüm yıldönümünde kabrini ziyaret ederdi.
Babamla en büyük hayallerinden biri hanı restore edip Tire'ye sinemasıyla, çok amaçlı salonuyla bir kültür merkezi kazandırmaktı 70'li yılların başında. Yıllar sonra belediye yapmak için proje üretti ancak yarıda kaldı.
Çalıkuşu'nu yeni okuduğum yıllarda amcamın getirdiği karışık meyveli, rengarenk jöleli lokumlar beni Feride'nin dünyasına ışınlardı sanki. Sevgili amcam okumam için yanımda olmuştu her zaman.
Hep ileri görüşlü bir insandı. Süleyman Demirel'le aynı okul ve bölüm mezunuydular. Amcamın Keban Barajı'nın yapım yıllarında Devlet Su İşleri Elazığ Bölge Müdürü olması o yıllarda başbakan olan Demirel'in övgüsünü kazanmış ve amcamın Petkim Aliağa Rafinerisine genel müdür olmasını istemiş. Ancak amcam daha sakin bir yaşam istediğinden müşavirlik kadrosuyla çok sevdiği İzmir Karşıyaka'ya Yelken apartmanındaki dairesine dönmeyi tercih etmişti. Salihli , Antalya, Elazığ'daki sorumluluklarından sonra üç oğlunun ardından gelen minik Gonca kızının tadını çıkarmak istemişti belki de.
Elazığ günlerini, Hazar Gölü'nün kıyısındaki lojmanları tüm aile çok sevmiş, yengem yıllarca o günlerin özlemini çekmişti. Ben yolculuklarda çok midem bulandığı için Ankara'da teyzemin yanında kalmış, Elazığ'a gidememiştim.
Amcamla babam birbirlerini çok severlerdi. Diğer iki erkek kardeş İstanbul'da oldukları için sık görüşemezlerdi. Amcamın emeklilik günlerinde babamla annem de Karşıyaka'da oturuyorlardı. Her hafta bir gün iki kardeş birlikte, öğle yemeklerini İzmir'in sevdikleri bir lokantasında içtikleri keyif rakısının eşliğinde yerlerdi. Yıllar sonra da biz kuzenler bu geleneği birlikte gezerek sürdürmeye çalıştık Çamlı kızları olarak.
Goncacığımın anlattığına göre, amcacığım evinin balkonundan körfezi seyreder ve şimşekli günlerde gökyüzüne bakıp 'şerayin' dermiş. Damar anlamına gelen bu sözcük gerçekten de şimşeklerin dansıyla ne kadar uyumludur.
Amcam oğlumun doğumunda ziyarete gelirken bana kitap getiren, İngiliz Dili ve Eğitimi'ni kazandığımda ABD'de aldığı Webster sözlüğünü hediye eden tek büyüğümdür. Çok hoş espriler yapar, halam ve benim gezme düşkünlüğümüzü benzetirdi. sonra da gülerek 'yeni yerler görmek iyidir' derdi.
Aşırı tüketimi sevmez, giysilerini hep ucuzluk günlerinde alırdı. Hep tiril tiril giyinirdi. Kitap okumayı ve dostlarıyla briç oynamayı hiç bırakmadı. Dört evladının da rahat yaşaması için elinden geleni yaptı.
Ve bir gün hiç kimseye yük olmadan evinin kapısında geçirdiği beyin kanamasıyla sonsuzluğa göçtü. Doğançay Kabristanı'nda, yengem ve erken kaybettiğimiz kuzenim Zafer ağabeyimle yatıyor ve bu yıl yitirdiğimiz Edip ağabeyime de kavuştu artık.
Doğduğu toprakları göremese de, o yeni vatanında onurlu bir Cumhuriyet genci olarak yetişti, çağdaşlık ve bilim ilkelerinden hiç ayrılmadı. Ne mutlu ki ben de çok sevdiğim bu iyi insanı anlatmaya, paylaşmaya çalıştım. Ruhu şad, devri daim olsun. Anıları hiç solmasın.
Ne güzel anlatmışsin Belgincim..yüreğine sağlık..eski kültür,asalet nerede..
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Hülyacım.
SilBelgincim, eline, yüreğine sağlık, Osman Amca'nı çok güzel anmış, Cumhuriyet'in ilk kuşaklarını, mübadillerini yaşatmışsın.
SilÇok teşekkür ederim Şükrancım
Sil