26 Aralık 2013 Perşembe

OYUNUN SON PERDESİ Mİ?

Tam on bir yıldır hepimizin bir şekilde içinde olduğu oyunun kaçıncı perdesindeyiz artık bilen var mı? Doğrusu ya aralanan bu son perde çok heyecanlı. O denli çok ki macera öğeleri, seyretmekten yorulduk derken, her an bir yeni parça daha ekleniyor. 

Parçaların aktörleri de pek bir telaşlı oynamaya başladılar. Mimikleri, jestleri onca yılın ustalığına pek yaraşmaz oldu. Bir bakıyorsunuz, '' Ah, yıldız oyuncunun bu halini de mi görecektik, rol paylaşımı çok yordu onu'' diyorsunuz. Sonra yine o prima haline dönmeye uğraşıyor bir an, '' Çok lirik oynamaya başladı ama yakışmadı'' derken buluyorsunuz kendinizi. 

Öylesine dev bir prodüksiyon ki oyuncuların sayısı belli değil; her gün yeni katılımlar, yeni bir dekor. Dekor gerçekten çok ilgi çekti. Hemen her birey, bir ayakkabı kutusunu farklı özlemlerle kullanıyor artık. 31 Mayıs akşamından beri değişmeyen, hatta gözden düşmüş görünen bir iç oyuncunun kimyasal formülünü verdiği TOMA suları hep popüler bir takım popülasyona karşı yaz demeden, kış demeden. 

Bu perdenin mekanları arasında Vatan Caddesi şu anda dış güçlere kapalı ki o güçler nasıl da uymuşlardı yıllardır baş oyuncunun kurallarına. Değil beşinci güç, mikro güç bile olamamışlardı. Yine de hora geçemediler. Şu son sekiz gündür eski etki alanlarını kazanmak isteseler de; sanki başka bir balyozla vurulur gibi kafalarına, çıkmaya çalıştıkça gün yüzüne, bir anda dönüyorlar eski alanlarına.

Başkent tepeleri pek bir sisli. Altıncı gün bir ses duyar gibi olduk, bir de sekizinci gün bir haber aldık o kadar. 

Oyunun görünen kurbanları pek bir duygusal replikler sıralıyorlar. Ama bu kez seyircilerin empati kurmaya hiç niyetleri yok o sözlere. Herkesin canı çok yanmış önceki sahnelerden.

Bir de yıllardır okyanus ötesi katılımıyla oyuna yön veren oyuncu bu perdede pek bir bedduacı oldu. Halbuki yıllardır ağlamaklı dualarıyla ne çok etkilemişti kendi seyircisini. Yeni bir oyunculuk çalıştayından çıkmış herhalde.

Yurdum insanı eski perdeleri unutmama mücadelesinde. Çok değer verdikleri bir çok oyuncu sahnenin gerisinde kaldı bilim insanlarından tutun öğrencilerine, komuta kademesinden tutun şehit Mehmetçiklerine... 

Son perdenin en değişken öğelerinden biri de göz altına alınma anlarıydı. Ne kelepçe gördük, ne zorlama ne de kaba güç kullanma. Bir şirinlik, bir kibarlık. O eski dağıtılan mekanları arattılar bize. Eski perdelerde ne kanserli hastalar umurlarındaydı ne de yaşa ve hizmete saygı. Ama unutmayalım yine sabahın beşinde kapılar çalındı aynı şekilde. Nasıl da etkilendi yakınları bu durumdan, pek bir üzüldük!

Bir izleyici olarak her şeyin ötesinde beni çarpan aynı devletin resmi görevlileri arasındaki yaşamsal düello oldu. Sanki iki düşman gücün çarpışmasını izliyoruz. Sürekli bir meydan savaşı  var ve henüz yenen ortada görünmüyor. On oyuncu değişikliğiyle izleyici sakinleştirilmeye çalışılıyor. Beşinci gücün yerine görev yapan sosyal medya halkı sahneye çağırıyor. Bizim seyirci yıllardır öyle çok oyun izledi ki sabrediyor, sahneye koyulacak sandıkları bekler gibi. 

Sorgulayan izleyicinin artması çok önemli bu perdede. Kimi hala umutlu mavi gözlü yeni bir dev gelecekmişcesine, kimi hala dürüst kalan var mı arayışında, kiminin gözü tam kapalı hiç bir bataklığı görmemecesine. Genç izleyici bilinçli izliyor genelde. Kadınlar daha bir cesur izleyiciler. Onlar her yerde sorulara yanıt bulmaya çalışıyorlar, bir bölümü kurban edilse de...

Oyunun eski perdelerinden beri hukuk, adalet, eğitim, sanat, kültür, kısacası insanlık ve demokrasi bölümleri karanlık tarafında sahnenin; bir türlü sahne ışığına kavuşamıyorlar. 

Ama durun sanki izleyici tarafından bir ışık geliyor, hani şu çılgın genlerden...  


         


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder