Bayram başlıyor ve her bayram sabahı her evin kendince bir neşesi vardır diyebilmek isterdim. Ancak yorgun yüreklerimizde o eski neşeli bayram sabahlarına uyanmak ne denli zor. O yüzden, anılardaki bayramları anımsayıp gülümseyebilmek herhalde en güzeli.
Bayramlık giysiler ne önemliydi bizim çocukluğumuzda. Hiç unutamadığım lacivert rugan ayakkabılarım örneğin. Bir de kırmızı minik papyonlu, beyaz baskı düğmeli lacivert keten elbisem, kardeşimle bir örnek, annemin marifetli elleriyle diktiği. Belki de o nedenle, lacivert giysi seçiminde en gözde renklerimdendir.
Sevdiklerinize hasretin bittiği günlerdi bir yandan da eski bayramlar. Farklı şehirlerde oturan kardeşler birbirlerine kavuşur, baba evleri dolardı çocuk ve torun sesleriyle. Babaannem bizimle oturduğu için genellikle amcamlar bayramlarda bize gelirler, babamla annem günler öncesinden bayram menüsünü oluştururlar ve annemin leziz yemekleri onca hazırlığın ardından bir çırpıda biterdi. İlk gün bol konuklu geçer, yalnızca anneanneme ziyarete gidilirdi. İkinci gün bizim gibi Tire'de oturan halama gidilir ve bizde yapılmayan, halamda tattığımız keşkekli sofraya oturulurdu. Evet, aynı şehirdeydik ama halam Tire gelini olduğu için, yemek kültürü bizim evimizde titizlikle korunan Rumeli yemeklerinden çok farklıydı.
Ne güzel tatlılar hazırlardı annem. Muska tatlısının yufkalarını açar, içinin muhallebisini hazırlar ve en son da şurubunu dökerdi. Bir de kadayıf sarması ve revani yapardı ki tadı hala damağımda. Kalburabastıyı da unutmamalı bu arada. Osman Amcam her gelişinde jöle veya badem ezmesi getirirdi. Renk renk jölelerde farklı meyve aromalarını keşfetmek çok eğlenceliydi. Yıllar sonra Festravel'la katıldığım bir Beyoğlu gezisinde 'Üçyıldız Şekerleme' raflarındaki jölelerde buldum aynı tadı.
Mendiller ne incelikle seçilirdi o zamanlar. kutu kutu alınır, tüm çocuklara verilirdi. Bugünün çocuklarına, bizim ceplerimiz kağıt mendil bilmezdi desek inanamazlar. İncecik kumaşlar, farklı desenler. Ben en çok çiçeklilerini severdim. Ama ekose desenler daha yaygındı nedense.
Aslında el öpmeyi pek sevmezdim ama büyüklere saygısızlık olmasın diye de karşı çıkamazdım. Büyüklerin bazıları ellerini öyle bir uzatırdı ki sanırdınız bir imparator ya da imparatoriçe var karşınızda.
Ve her bayramda kurulan lunaparklar biz çocuklar için bir düş alemiydi. Kuzenlerimizle birlikte nasıl eğlenirdik atlı karıncalar, sihirli aynalar, minyatür trenler ve çarpışan arabalarda. Dönme dolaplar dediğinizi duyar gibiyim. Ama benim hassas midem dayanmadığı için yaklaşmazdım o tarafa. Teyzemle bir kez Fuar'dakine binmeyi denemiş ve sonuçtan ikimiz de pek memnun kalmamıştık doğrusu.
Geçen yıllarla birlikte değişen toplum, bayram eşittir tatil anlayışını yerleştirirken çocukluğumuzun tüm renkleri gibi bayramların da renkleri soldu. Bayram lokumları ve şekerlemeleri turlarda ikram edilir oldu. Evlerimizdeki yüzlerin boşlukları yüreklerimizdeki yerlerini korurken, hüzünleri kaldı. Çalınan kapılar azalırken yaşlarımız büyüdü. Ama içimizdeki çocuk yine de bugünün çocukları için minik armağanlar ve tatlılar sunmayı iyi ki unutmuyor ve sakın unutmasın da...
Daha umutlu, ve tüm çocukların gözlerinin gülebileceği, yaşlıların unutulmayacağı nice bayramlara...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder