27 Şubat 2014 Perşembe

AŞK OLSUN SANA ÇOCUK

Aşk olsun sana çocuk yaşasaydı bugün tam altmış yedi yaşında olacaktı. Onunla hiç karşılaşmadım ama onunla büyüdüm, onun bakışlarındaki korkusuzluğu ve inandıklarından dönmemesini çok sevdim. Ve on beş yaşındayken onun için, arkadaşları için yazdığım ve sıkıyönetim dönemi diye  gizlediğim şiirlerimi ve güncelerimi bugün kütüphanemin en değerli yerinde tutmak da buruk bir mutluluk veriyor.

 O yıllarda tuttuğumuz güncelerde yolsuzluk haberleri bulunmazdı. Ama radyodan duyurulan arananlar listesi, Anayasa'nın  kaçıncı maddesini ihlal ettikleri işlenirdi beynimize. Çoğunluğu yirmili yaşlarının başındaki gencecik insanlar için idam kararları çıkardı durmaksızın. Meşhur 141. maddeyi öğrenmiştik on beşli yaşlarda. Bir muhtıra ile tüm yaşam değişmiş, nitelikli akademisyenler, sanatçılar sürgüne uğramışlar, basın susturulmuş ve düşünüp sorgulayan herkes içine kapanmıştı. 

Ve işte o günlerde kurban olarak seçilen on yedi siyasi suçlu idam edildiği halde Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın adları hiç unutulmadı. Ve lider Deniz Gezmiş olduğu için adına onlarca şarkı bestelendi, yorumlandı, şiirler yazıldı, kitaplar basıldı. Ben Erdal Öz'ün yazdığı 'Gülünün Solduğu Akşam' ve 'Defterimde Kuş Sesleri' kitaplarından çok etkilenmiştim. 'Dar Ağacında Üç Fidan' dan da 

Ekim yetmiş birde verilen idam kararı beş Mayısı 6 Mayısa bağlayan gece infaz edildi. Belki sosyal medya yoktu ama duygu iletimi vardı. 6 Mayıs günü okula siyah kazaklarımızı giyerek gitmiştik. Ve millet meclisi üyelerine çok öfkeliydik, bu kararı onadıkları için. Sadece İsmet İnönü'nün karşı çıktığını biliyorduk. bugün bile düşünürüm Hıdırellez ateşinin yakılıp dileklerin tutulduğu bir günü niye böyle bir acıyla birleştirdiler diye.

O karara , üç fidanın ölüm kararına sorgulayan, düşünen herkes çok yandı. Hele üçe üç karşılaştırması sürekli yapıldı. Vatanı yapacakları devrimle kurtaracaklarına inanan gencecik insanların, hiç bir cana kıymadan yaşam haklarının ellerinden alınışı bir anlamda ülkenin kaderini değiştirdi. Neden derseniz müthiş bir kırılma yaşandı ülke tarihinde. Yürütmeye ve yargıya güven sarsıldı çünkü... Ve dokuz yıl sonra bir 12 Eylül sabahı bir kez daha tank sesleriyle uyandık. 

İşte bizim gençlik günlerimiz böyle toz duman içinde genç insanların ölümleriyle sarsılarak geçti gitti. Bol bol okuyup öğrenmeye, karşımızdakini dinleyerek anlamaya çalıştık hazımsız olmamak adına.

Üç fidanı her yıl andık. 'Hatırla Sevgili' dizisiyle, genç kuşağa tanıttığı için Tomris Giritlioğlu'na çok teşekkür ettik. 2012 On Kasımında Ankara'ya gittiğimizde 'Ulucanlar Cezaevi yeni müze olmuştu, orada her  yaşanan daha bir acıyla içimize işledi. 

Aralık on yediden beri her gün biraz daha bulanan, kirlenen bir gündemin içinde bu çok sevdiğimiz vatanda hep içimizde en genç günlerimizden kalan o saf idealizmle ayaktayız ve umutluyuz. 



     

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder