Gündemin değişmesi üzerine yazmak istemiyorum derken tarihin değiştiğini okuyunca tüm kararlığımdan vazgeçtim. Eh, her faniye nasip olmazdı böylesine önemli olayları yaşamak.
Günümüz Türkiyesi'nde aklı tutulan vatandaşlar olarak, sürekli biber pardon haber gazlarına alışmıştık kendi toprağımızda. İnsanlar, ağaçlar, eğitim, ekonomi, hukuk, sanat,kültür ardı ardına devrilen kağıt desteleri gibiydi. Ama sıra tarihin değişmesine ve neredeyse vahiy yoluyla yeni cami yakıştırmaları, gitmesek de görmesek de, düşlerimizdeki son kalenin içine yapılsa iyi olur denince şaşırmamaya and içmiştik ama yine ağzımız açık kaldı.
Halbuki ne güzel bir hafta geçirmiştim. Kendi dramamda, Kitap Fuarı, Çağdaş Sanat Fuarı koridorlarında geziyor, ruhumu arındırıyordum.
Üç haftada Kerbela, Kalp Düğümü ve Bir Delinin Hatıra Defteri gibi nitelikli oyunlar izlemiş, güzel dinletilerin notalarında dolaşmıştım. Bu ruh dinginliği umutsuzluğumu umuda döndürmüş, güneşin sofralarına ne olursa olsun ulaşacağız düşlerime kavuşmuştum.
Haberleri bağzı seslerin konuşmasına dayanamayıp dinlemediğimden okumakta da geç kalabiliyordum. O akşam Interstellar- Yıldızlar Arası filminin geleceğe yönelik kaygılarına ve çocukluğumun Jules Verne romanlarından gelen bilim kurgu sempatisiyle dalmış ve gözümü kırpmadan izlemiştim.
Uykudan önce alışkanlığım olan sosyal medya iletilerine bakınca Gezi kuşağının orantısız zeka yüklü tümceleri beni günümüze ışık hızında döndürdü. Haydi bir kaç tanesini yazayım da blogumda da bulunsun:
_Küba'ya cami yapmaya git de direniş nasıl olurmuş görürsün.
_Ha ha ha, Fidel'e de takke.
_Che Guevera da Küba'daki Havana İmam Hatip lisesi'nden mezunmuş.
_ Türkiye'de camiye ayakkabıyla gienler out, Küba'da camiye puroyla girenler in.
Bizim çocuklar Küba'da cami hayalini trend topic yapmışlardı. Ancak ertesi sabah İspanya'dan gelen kınama haberlerini ve akademisyen görüşlerini okuduğumda asıl haberin Amerika'nın keşfi olduğu kocaman bir kaya gibi çarptı başıma.
Ülkemizde tarih kitaplarının ilk sayfaları daha 10 Ağustos seçimlerinden önce değiştirilip basılmıştı. Amerika kıtasının keşfi de rahatça değiştirilirdi. Eğitimci benliğim hemen yurt dışı sınavlara girecek öğrencilerin derdine düştü. Sonra teselli nedeni buldum. Onca sorunun içinde bir geçersiz yanıt da verilse bir şey değişmezdi canım.
Zaten biz seksenlerden beri 'Alışırsınız' denilerek nelere alıştırılmıştık. Bu söylem de tarihsel bir eklentiydi, o kadar.
Unutmayalım ki zararlı alışkanlıklarımızdan kurtulmak da mümkün. Reçetesi de çok basit: SORGULAMAK.
Sorgulamayı öğrenirsek, bizler bu masallarla uyutulurken arka planda neler satılmış anında anlarız.
Günümüz Türkiyesi'nde aklı tutulan vatandaşlar olarak, sürekli biber pardon haber gazlarına alışmıştık kendi toprağımızda. İnsanlar, ağaçlar, eğitim, ekonomi, hukuk, sanat,kültür ardı ardına devrilen kağıt desteleri gibiydi. Ama sıra tarihin değişmesine ve neredeyse vahiy yoluyla yeni cami yakıştırmaları, gitmesek de görmesek de, düşlerimizdeki son kalenin içine yapılsa iyi olur denince şaşırmamaya and içmiştik ama yine ağzımız açık kaldı.
Halbuki ne güzel bir hafta geçirmiştim. Kendi dramamda, Kitap Fuarı, Çağdaş Sanat Fuarı koridorlarında geziyor, ruhumu arındırıyordum.
Üç haftada Kerbela, Kalp Düğümü ve Bir Delinin Hatıra Defteri gibi nitelikli oyunlar izlemiş, güzel dinletilerin notalarında dolaşmıştım. Bu ruh dinginliği umutsuzluğumu umuda döndürmüş, güneşin sofralarına ne olursa olsun ulaşacağız düşlerime kavuşmuştum.
Haberleri bağzı seslerin konuşmasına dayanamayıp dinlemediğimden okumakta da geç kalabiliyordum. O akşam Interstellar- Yıldızlar Arası filminin geleceğe yönelik kaygılarına ve çocukluğumun Jules Verne romanlarından gelen bilim kurgu sempatisiyle dalmış ve gözümü kırpmadan izlemiştim.
Uykudan önce alışkanlığım olan sosyal medya iletilerine bakınca Gezi kuşağının orantısız zeka yüklü tümceleri beni günümüze ışık hızında döndürdü. Haydi bir kaç tanesini yazayım da blogumda da bulunsun:
_Küba'ya cami yapmaya git de direniş nasıl olurmuş görürsün.
_Ha ha ha, Fidel'e de takke.
_Che Guevera da Küba'daki Havana İmam Hatip lisesi'nden mezunmuş.
_ Türkiye'de camiye ayakkabıyla gienler out, Küba'da camiye puroyla girenler in.
Bizim çocuklar Küba'da cami hayalini trend topic yapmışlardı. Ancak ertesi sabah İspanya'dan gelen kınama haberlerini ve akademisyen görüşlerini okuduğumda asıl haberin Amerika'nın keşfi olduğu kocaman bir kaya gibi çarptı başıma.
Ülkemizde tarih kitaplarının ilk sayfaları daha 10 Ağustos seçimlerinden önce değiştirilip basılmıştı. Amerika kıtasının keşfi de rahatça değiştirilirdi. Eğitimci benliğim hemen yurt dışı sınavlara girecek öğrencilerin derdine düştü. Sonra teselli nedeni buldum. Onca sorunun içinde bir geçersiz yanıt da verilse bir şey değişmezdi canım.
Zaten biz seksenlerden beri 'Alışırsınız' denilerek nelere alıştırılmıştık. Bu söylem de tarihsel bir eklentiydi, o kadar.
Unutmayalım ki zararlı alışkanlıklarımızdan kurtulmak da mümkün. Reçetesi de çok basit: SORGULAMAK.
Sorgulamayı öğrenirsek, bizler bu masallarla uyutulurken arka planda neler satılmış anında anlarız.