Çocukluğumuzun unutulmaz kahramanları hep bizimle kalır. Issızlığı duyumsadığımız anlarda yüzümüzü gülümsetirler. Bizim çocukluğumuzda komşuluk çok önemliydi. Yaşamımıza renk katarlardı farklı karakterleriyle.
Tire'de doğup büyüsem de ilçenin Atatürk caddesindeki evimiz bana sokakta oynama özgürlüğünü değil, mutfağımızın kapısının açıldığı mübadele mirası Matyos Han'ın üst avlusunda oynama ayrıcalığını getirdi.
Canım sıkılınca mutfak kapısını açar avluya çıkardım. Gözlerim hemen sağ yandaki odanın kahramanlarını arardı.
Sevgili Giritli nine ve kızı Zehra ninem. Onlar benim için zamansızdılar ama hep aynı mekandaydılar.
Giritli ninemin adını bilmiyorum. O, benim için bembeyaz çarşaflı yatağında yatan ve karşısındaki tek pencereden dışarıyı gören ninemdi. Gözlerinin mavisi ve gözkapaklarının derinliği, bakışlarındaki hüzün ve sessizliği hep hatırımda. Biricik kardeşimle de oyun oynama yerimiz onların odasının ön tarafı olduğu için arada gürültü yapardık herhalde. Okso derdi o zaman. Ama arada gidip saman dolu yastıkların üstündeki dantelli örtülerle kaplı sedirde oturma hakkımız olurdu ve nadiren 'kopela orea' diye de severdi. Türkçe konuştuğunu hiç duymadım zaten.
Nasıl bir sabretme gücüyle yaşamış Giritli ninem ve onun gibi anadilinden, anavatanından uzak olanlar yıllar boyu hep özlemle...
Zehra ninem, evin emekçisiydi. Hanı süpürür, çarşı işlerini halleder, otelin çamaşırlarını yıkar ve odalarını hep sakız beyazlığında tertemiz tutar, her yaz çivitle mavilenmiş kireçle boyardı. Bir de benim güzel annem, anneanneme ziyarete giderken beni, ben büyüdükten sonra kardeşciğimi kucağında taşırdı.
Oturma odalarının yanındaki bölümü mutfak ve erkek kardeşi Mustafa amcanın yatma yeri olarak kullanırlardı. Her zaman temiz ve düzenliydi iki oda da. Mustafa amca akşamdan akşama eve geldiği için onu pek görmezdik.
Giritli ikinci bir Mustafa amca da anılarımdadır. Ama o, anneannemin sevgili arkadaşı, İhsan teyzemin eşi olarak yardımcı oyuncuydu dersem ayıp olmaz. Annem gibi ben de Mustabey amca derdim her karşılaşmamızda.
Benim kahramanım İhsan teyzemdi. Kulağıma çok hoş gelirdi iki arkadaşın birbirine 'bacım' seslenişleri. Gerçek kardeşten öteydiler, dert ortağıydılar. İhsan teyze Tire'nin çingene mahallesinin girişinde, bahçesinde hep çiçekler açan iki katlı ahşap evde otururdu. Mustabey amcanın ikinci eşiydi. Anneannem nasıl incelikle hazırlanmış bir çeyizi varmış diye anlatırdı . Gerçekten de her basamağı çatırdayan merdivene inat, üst katta zarif mobilyalar karşılardı gelenleri. Konsolu, aynası, sandalyeleri ve genelde kapalı duran kadife kaplı koltuklarıyla misafirsiz konuk odası.
Oturma odasında hayat vardı, pencere önündeki divanda çocuk Belgin'in iki sevdiği insanın muhabbetini paylaşmasının verdiği huzur vardı.
Yıllar sonra İhsan teyzemin o el emeği göz nuru örtülerinden almıştı annem benim çeyizime. Özenle korurum ve her kullanışımda İhsan teyzemi, onun İzmir'de geçen çocukluğu ve özellikle işgal günlerini anlatırken dalıp giden elemli bakışlarını anımsarım.
Sessiz yaşayıp sessizce göçüp gittiler, çocukluğumun kahramanları, ama belleğimde unutulmaz izlerini bırakıp gittiler, olgunluklarıyla...
Benim kalbi güzel kızım ne güzel yazmışsın giritli nineyle Zehra ablayı ikiside çok görgülü insanlardı nurlarda yatsınlar...
YanıtlaSil