31 Temmuz 2022 Pazar

LOZAN ANTLAŞMASININ 99. YILDÖNÜMÜNDE BÜYÜK BULUŞMANIN ARDINDAN

Nilüfer Belediye'sinin ev sahipliğinde gerçeğe dönüşen Büyük Mübadil Buluşması'ndaydık 23-24 Temmuz'da. Binlerce kişi Lozan Barış Antlaşması'nın 99. yıldönümünü kutladık, 100. yıldönümünde 'Barış Bayramı' olsun dilekleriyle.  

Büyük Mübadil Buluşması hakkında gerek yazılı basında gerekse sosyal medyada yüzlerce haber yer aldı. Artık bir tıkla ya da ekrana dokunarak tümüne erişmek olası. Burada işin mutfağında neler oldu ve etkinlik günlerinde yüreğimize değen anılardan da söz edelim.

Aslında her şey bir hayalle başladı. Lozan Mübadilleri Vakfı Yönetim Kurulu'nun  2021 yılı Mayıs toplantısında Lozan Antlaşması'nın dalya dönümü etkinlikleri konusunda beyin fırtınasındaydık. 

Yunanistan'da yaşayan mübadil kökenlilerin 'Gavustima' anmaları geldi LMD Başkanı Esat Ergelen'in  aklına.  Bu önerisini en candan destekleyenlerden biri bendim. Çünkü beş yıl önce Larissa'nın Farsala yerleşiminde 19.'su düzenlenen ve Orta Anadolu kökenli, Karaman Türkçesi konuşan yaklaşık 100.000 mübadilin ikinci ve üçüncü kuşaklarının ortak ezgilerimiz, halk oyunlarımız ve drama sahnelemesiyle özlem gidermesine tanık olmuş, hep birlikte halay çekmiştik. Alana girerken ikram edilen limonata ve helvanın ve kurulan sofralardaki dostluğun tadı da unutulmamışsa; biz de Anadolu toprağına mübadil olmuş kuşaklar olarak bir buluşma yapabiliriz dedik.

Ve o günden sonra ilmek ilmek işlendi tüm çalışmalar. Görüşmeler yapılmaya başlandı. Nilüfer Belediyesi hayalimize en büyük desteği verdi. Tüm mübadil kuruluşlarıyla bilgi toplantıları yapıldı. Vakıf başkanımız Arif Ümit İşler ve genel sekreterimiz Süleyman Mazlum Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem'le sayısız görüşme gerçekleştirdiler. Birbirinden değerli akademisyenlerle bağlantı kurularak katılımları sağlandı.

Neredeyse bir yıl sonra başta Lozan Mübadilleri Vakfı, Bursa Lozan Mübadilleri Kültür ve Dayanışma Derneği, Demirtaş Lozan Mübadilleri Kültür ve Dayanışma Derneği'nin gayretleriyle 'büyük buluşmanın' ana çizgileri belirlendi.

Bu arada Görükle Mübadele Evinin tüm çalışanları ve gönüllüleri, Lozan Mübadilleri Vakfı Korosu ve İzmir Temsilciliği Korosu da yoğun çalışma içindeydiler. 

Ve etkinliğe günler kala 24 Temmuz'da Balıkesir'de partisinin mitingine katılacak olan Kemal Kılıçdaroğlu'nun da büyük buluşmanın konuğu olacağı haberini aldık. Ayrıca İlber Ortaylı mübadeleyi anlatacaktı. Büyük Buluşma, birdenbire çok büyüklerin buluşması olmuş ve bizlerin istediğinden çok daha fazla Lozan Antlaşması'nın yıldönümü gündeme gelmişti. 

23 Temmuz Cumartesi öğle saatlerinde Görükle Mübadele Evine ulaştığımızda davul zurnayla karşılandık. Daha önce küçük bir dinleti yaptığımız o güzelim çivit mavisi evin çevresi konuklarla doluydu. Ve eve girdiğimizde mis gibi kokulara yöneldik hemen. Görükle'nin çalışkan hanımları yüzlerce kişiyi doyuracak pişiler, yaprak sarması, yoğurt tatlısıyla masaları hazırlamışlardı. Ellerinin bereketi hep böyle olsun dileğimizi iletip anı fotoğrafları çektik. Mübadele Evi'ni bir kez daha gezdik. Görükle  Mübadele Kahvesi'nde çaylarımızı içtik. Yol ve sıcak havanın etkisiyle biraz kalacağımız yere gidip dinlenmeyi umarken kendimizi birden Görükle Stadı'nda bulduk.

Büyük Buluşma gerçekten de daha stadın girişinde güvenlik için alınan önlemlerle, katılımcı sayısının kalabalığıyla kendini belli etmiş görünüyordu. Ve alana baktığımda yemyeşil çimlendirilmiş futbol alanının bembeyaz örtülü onar kişilik yuvarlak masalarla donatıldığını fark ettim. Dev bir sahne kurulmuş ve hemen önüne protokol konuklarının oturacağı büyük bir u şeklinde masa düzenlenmişti.

Beş bin kişilik bir şölenle Lozan Barış Antlaşması önemine uygun anımsanıyordu.

Canlı yayın için tüm düzenek hazırdı. Dronla kayıt alınıyordu sürekli olarak. Biz hem İzmir hem İstanbul koroları olarak beyaz giysilerimiz ve mavi çiçeklerimizle ses testini şefimiz ve müzisyenlerimizle yapmıştık. 

Saat 16.00'da, sunucumuz ilk anonsuyla Lozan Mübadilleri Vakfı İzmir Temsilciliği Korosu'nu sahneye çağırdı. Güzel sesleri ve müzikleriyle hepimizi coşturdular. 

Tüm konuklar özenle kurulan masalarda yemeklerini yerken program devam ediyordu. Tüm sivil kuruluş temsilcileri, Nilüfer Belediye Başkanı, CHP Genel Başkanı ve en son İlber Ortaylı yaptıkları konuşmalarda Lozan Antlaşması'nın Cumhuriyetimizin tapu senedi  olarak önemine değindiler ve başta vakıf başkanımız olmak üzere 24 Temmuz'un Lozan Barış Bayramı  olarak kutlanması konusunu vurguladılar. 

Koromuz onca provadan sonra sahne aldığında, altıncı şarkımızda, bizi  ilk andan itibaren yüzünde hoş bir gülümsemeyle ve iki yanında birinci  ve ikinci kuşak iki mübadille dinleyen Kemal Kılıçdaroğlu, son dakikada kesinleşen Görükle Mübadele Evi ziyareti için tören alanından ayrılırken sahne kenarına gelip şefimizi kutladı.  Gidişiyle günün ana temalarından olan 'zorunlu göç' dalgasının bir benzeri Görükle Stadında yaşandı. O dalganın sesi, koromuzun suyun iki yanında yıllardır söylenen dost ezgilerini bastırdı. 

Ve upuzun bir gün binlerce konuğun farklı otellere, koromuzun da huzurevine ulaşmasıyla sona erdi. 

Ertesi gün Görükle Çağdaş Eğitim Kooperatifi sanat Merkezi'nde düzenlenen panel ve 'İki Kere Yabancıydılar' sergimiz  çok anlamlı ve bilgilendiriciydi. Bir akşam önce Görükle Stadının masalarında ve sahnesinde yer alan tüm konukların değerli akademisyenlerimizin araştırmalarını dinlemelerini gönülden isterdik. Ancak salonun dörtte üçü boştu. Umarım Nilüfer Belediyesi tüm bu konuşmaları youtube kanalından izlemeye açar. Doç.Dr. Hülya Bayrak Akyıldız'a, Doç. Dr. Mehmet Söylemez'e, Öğrt. Gör. Gurbet Gökgöz Bilen'e, Araştırma Görevlileri Dr. Hasan Münüsoğlu ve Saim Örnek'e buradan  teşekkürlerimizi bir kez daha iletmek isterim. 

Son olarak Lozan Mübadilleri Vakfı'nın kurucu beyni, bu güne dek en büyük emekçisi Sefer Güvenç'in söylediği gibi EN ÖNEMLİ OLAN  Lozan Antlaşması ve Mübadele Sözleşme'sinin genç akademisyenler tarafından araştırılması, giderek genişleyen bilgi dağarcığı, akademik tezler, filmler, belgeseller, koromuzun CD'si, sayıları artan mübadil ve anı evlerinin çoğalmasıdır.  Sivil Toplum Kuruluşlarının çabaları hepimizin yüreğinde umut çiçekleri açtırıyor, tüm olumsuz koşullara karşın.  

Öğleden sonra yine Nilüfer Belediyesi'nin düzenlediği Gölyazı ve Misi gezisi bizler için hoş bir veda oldu. Misi'de zaman yetersiz kaldı. Daha uzun bir süre geçirip tüm tematik müzelerini gezip iyi korunmuş evlerini fotoğraflayıp, şirin pansiyonlarında kalarak ve Gölyazı'da turna balığını yiyerek eve dönmek çok iyi olurdu.     

Yine, yeniden Lozan Antlaşması'nın 100. yılını çok daha deneyimli, tüm Balkan ve Rumeli kökenliler ve tüm barışseverlerle birlikte 'barış bayramı' olarak kutlamak dileğiyle, emeği geçenlere sonsuz şükranlarımızı sunuyorum. 

23-24 Temmuz 2022 BÜYÜK MÜBADİL BULUŞMASINA KATILAN SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI:

1)AMASYA MÜBADELE VE BALKAN TÜRKLERİ DERNEĞİ

2)ANKARA LOZAN MÜBADİLLERİ DERNEĞİ

3)BİGADOS KÜLTÜR DERNEĞİ

4)BORNOVA SELANİKLİLER KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ

5)BURSA LOZAN MÜBADİLLERİ KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ

6)DEMİRTAŞ LOZAN MÜBADİLLERİ KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ

7) DİDİM RUMELİ KÜLTÜRÜNÜ YAŞATMA VE DAYANIŞMA DERNEĞİ

8)ERDEK GİRİT VE RUMELİ MÜBADİLLERİ DOSTLUK KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ

9)GİRESUN LOZAN MÜBADİLLERİ VE BALKAN KÜLTÜRÜNÜ ARAŞTIRMA DERNEĞİ

10) İNCİRLİOVA SELANİK MÜBADİLLERİ DERNEĞİ

11)İHSANİYE MELEMEZ KÜLTÜR VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ

12)KAHRAMANMARAŞ BALKAN TÜRKLERİ KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ

13)KUŞADASI SELANİK MÜBADİLLERİ VE RUMELİ GÖÇMENLERİ KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ

14)LOZAN MÜBADİLLERİ DERNEĞİ

15) LOZAN MÜBADİLLERİ VAKFI ÜYELERİ VE KOROSU

16) LOZAN MÜBADİLLERİ VAKFI EGE BÖLGE TEMSİLCİLİĞİ ÜYELERİ VE KOROSU

17) LOZAN MÜBADİLLERİ VAKFI MUDANYA TEMSİLCİLİĞİ

18)MURSALLI EĞİTİM KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ

19) SAMSUN MÜBADELE VE BALKAN TÜRK KÜLTÜRÜ ARAŞTIRMA DERNEĞİ

20) SARIYER LOZAN MÜBADİLLERİ DERNEĞİ

21)SELANİK TÜRKLERİ VE BUCA YAYLACIKLILAR EĞİTİM KÜLTÜR DAYANIŞMA DERNEĞİ

22)SEYREKLİLER KÜLTÜR VE DAYANIŞMA DERNEĞİ

23) SİNOP MÜBADELE VE BALKAN TÜRK KÜLTÜRÜNÜ ARAŞTIRMA DERNEĞİ  






  


        

   

   

    

        

  

                           

26 Temmuz 2022 Salı

MÜBADİLLERİN VE CUMHURİYETİN İLK KUŞAĞINDAN SEVGİLİ OSMAN AMCAM





 Ne zaman amcamı düşünsem dolu dolu gülüşü gelir aklıma.  Çocukluğumun ilk anılarından  bugünkü anmalarıma dek sevgili Osman amcam ailemin en gülümseten yüzlerindendir, babacanlığı, bilge duruşuyla.

Lozan Antlaşması'nın 99. yıldönümünde, mübadilleri de anımsarken ailemin birinci kuşak gelenlerinden Karaferye doğumlu amcamı yazmayı çok istedim.

Dört yaşındadır yeni vatan yolculuğu için gemiye bindiğinde Osmancık. İki yaşındaki kardeşi İbrahim ve henüz bir kaç günlük kız kardeşi Muzaffer, anne Fatma hanım ve baba Şükrü bey hep birlikte Urla tahaffuzhanesine gelirler ilk durak olarak.

Yerleşmek için memleketlerine benzeyen Tire'yi seçerler. Önce 'mağaza' denilen bir yere alınırlar  Evlerine yerleşmeyi beklerken lohusa Fatma hanım iki küçük  çocuğunu yetersiz  koşullardan ötürü kaybeder. Yeni vatanlarında aile evlat acısıyla ayakta durmaya çalışır.   

İskan memurluğuna başvurduklarında pek çok yerde olduğu gibi Rum mübadillerin bıraktıkları evler ve topraklara el konulmuştur. O yüzden üç çiftlik ve konaktan gelen aile birden han sahibi olur Tire'nin Matyos  Hanı'nın( Büyük Han) sekizde yedi hissesiyle. Artık Bahçekahve semtinde bir evde oturmaktadırlar. 

Osman han işlerine hiç alışamaz. Zaten el işlerini de pek beceremez. Anne Fatma hanım bey oğlu olarak yetişen eşine yardım için handa çalışmaktadır sürekli. Bir yandan da dikiş diker, Leyla hanımın beş kızının en büyüğü olarak Necmiye ablalarıyla kardeşlerinin ve annesinin de yakınında olur. 

Yıllar geçer; Çamlı ailesi artık hayatlarını düzene sokmuşlardır. Osman ilkokulu bitirmiştir. Annesine göre handa en büyük yardımcısı yetişmiştir. Halbuki Osman okumak için planını yapmış, at arabasıyla parasız yatılı sınavlarını kazandığı Buca Orta Okulu'na doğru yola çıkmıştır. 

Ve çok başarılı bir öğrenci olarak Atatürk Lisesi'ne geçmiştir. Matematik öğretmenleri 'Balkanların Matematik Dehası' diye adlandırmışlardır kendisini. Problem çözümlerinde sonucu anında görüp ara işlemleri sonradan doldururmuş. Ama edebiyatı, felsefeyi, tarihi de çok sever, sürekli okurmuş. En sevdiği okul arkadaşlarından biri de Necati Cumalı imiş.  

İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği'ndeki eğitiminden de üstün başarıyla mezun olur. İlk görev yeri Salihli Demirköprü Barajındadır. Artık yuva kurma zamanı gelmiştir genç mühendisin. Tire'nin en güzel kızlarından, kendileri gibi mübadil Kavalalı tütün tüccarı Hamdi bey ve Dramalı Nezahat hanımın kızları Nihal hanımla evlenir. 

Amcam çalışma hayatına başlarken küçük kardeşler de eğitimlerine devam ederler. Artık anneleri itiraz etmez. Çünkü en büyük oğlunun plan ve projesiyle hanın ön tarafında bir otelleri ve modern bir evleri inşa edilmiştir. 

Buradan artık kendi anılarıma geçebilirim. Güven Oteli Tire'nin en güzel oteliydi o yıllarda. Koridor duvarlarında aplikler, taşbaskı resimler ince çerçevelerinde asılıydı. Hiç bir şey plastik değildi Sanat ve zanaat iç içe geçmişti. Mütevazi demir karyolalar, Sümerbank ürünü pike ve battaniyelerin desenleri belleğimdedir hala.

Amcamın lise kitaplarının bir bölümü de bizim evdeydi. Lise Bakalorya Tarihi kitabını bugün değme üniversite öğrencisi okuyamaz. Genç cumhuriyet çocuklarını nitelikli yetiştiriyordu devlet okullarında. Ve Maarif Vekaleti'nin klasiklerinin pek çoğu da özenle saklanıyordu buzlu camlı dolabın raflarında. 

Amcamlar, babaannem bizimle yaşadığı için hemen  her bayram gelirler ve annemin lezzetli yemekleriyle kurulan sofralarda hep birlikte yerdik.

Amcam babacığına çok düşkünmüş. Dedemin her ölüm yıldönümünde kabrini ziyaret ederdi.        

Babamla en büyük hayallerinden biri hanı restore edip Tire'ye sinemasıyla,  çok amaçlı salonuyla bir kültür merkezi kazandırmaktı 70'li yılların başında. Yıllar sonra belediye yapmak için proje üretti ancak yarıda kaldı.  

Çalıkuşu'nu yeni okuduğum yıllarda amcamın getirdiği karışık meyveli, rengarenk jöleli lokumlar beni Feride'nin dünyasına ışınlardı sanki. Sevgili amcam okumam için yanımda olmuştu her zaman. 

Hep ileri görüşlü bir insandı. Süleyman Demirel'le aynı okul ve bölüm mezunuydular. Amcamın Keban Barajı'nın yapım yıllarında Devlet Su İşleri Elazığ Bölge Müdürü olması o yıllarda  başbakan olan Demirel'in övgüsünü kazanmış ve   amcamın Petkim Aliağa Rafinerisine genel müdür olmasını istemiş.  Ancak amcam daha sakin bir yaşam istediğinden müşavirlik kadrosuyla çok sevdiği İzmir Karşıyaka'ya  Yelken apartmanındaki  dairesine dönmeyi tercih etmişti. Salihli , Antalya, Elazığ'daki sorumluluklarından sonra üç oğlunun ardından gelen minik Gonca kızının tadını çıkarmak istemişti belki de. 

Elazığ günlerini, Hazar Gölü'nün kıyısındaki lojmanları tüm aile çok sevmiş, yengem yıllarca o günlerin özlemini çekmişti. Ben yolculuklarda çok midem bulandığı için Ankara'da teyzemin yanında kalmış, Elazığ'a gidememiştim. 

Amcamla babam birbirlerini çok severlerdi. Diğer iki erkek kardeş İstanbul'da oldukları için sık görüşemezlerdi.  Amcamın emeklilik günlerinde babamla annem de  Karşıyaka'da oturuyorlardı. Her hafta bir gün iki kardeş birlikte, öğle yemeklerini İzmir'in sevdikleri bir lokantasında içtikleri keyif rakısının eşliğinde yerlerdi. Yıllar sonra da biz kuzenler bu geleneği birlikte gezerek sürdürmeye çalıştık Çamlı kızları olarak.

  Goncacığımın anlattığına göre, amcacığım evinin balkonundan körfezi seyreder ve şimşekli günlerde gökyüzüne bakıp 'şerayin' dermiş. Damar anlamına gelen bu sözcük gerçekten de şimşeklerin dansıyla ne kadar uyumludur.

Amcam oğlumun doğumunda ziyarete gelirken bana kitap getiren, İngiliz Dili ve Eğitimi'ni kazandığımda ABD'de aldığı Webster sözlüğünü hediye eden tek büyüğümdür. Çok hoş espriler yapar, halam ve benim gezme düşkünlüğümüzü benzetirdi. sonra da gülerek 'yeni yerler görmek iyidir' derdi. 

Aşırı tüketimi sevmez, giysilerini hep ucuzluk günlerinde alırdı. Hep tiril tiril giyinirdi. Kitap okumayı ve dostlarıyla briç oynamayı hiç bırakmadı. Dört evladının da rahat yaşaması için elinden geleni yaptı. 

Ve bir gün hiç kimseye yük olmadan evinin kapısında geçirdiği beyin kanamasıyla sonsuzluğa göçtü. Doğançay Kabristanı'nda, yengem ve erken kaybettiğimiz kuzenim Zafer ağabeyimle yatıyor ve bu yıl yitirdiğimiz Edip ağabeyime de kavuştu artık.   

Doğduğu toprakları göremese de, o yeni vatanında onurlu bir Cumhuriyet genci olarak yetişti, çağdaşlık ve bilim ilkelerinden hiç ayrılmadı. Ne mutlu ki ben de çok sevdiğim bu iyi insanı anlatmaya, paylaşmaya çalıştım. Ruhu şad, devri daim olsun.  Anıları hiç solmasın.       

  

   

        

     

            

    


                              


 

24 Ocak 2022 Pazartesi

SEÇİLMEK

Son yıllarda, özellikle de son günlerde yazamadığım her sözcük için sessiz çığlıklarım öylesine çoğaldı ki dayanamadım ve tuttum sözcük bahçemin yolunu... 
Bir insanı anlatacağım kendimce, onun gibi sakin, sabırlı ve sevgi dolu. 

Bu akşam yalnızca bir kaç kanalda da olsa  bir hafta önce halkın oylarınca seçilen ancak hala resmi olarak mazbatasına kavuşamayan başkanın konuşması vardı. Doğal bir özenle seçilmiş sözcükleriyle sakince çağrı yaptı on yedi yıldır ülkenin yönetiminde olanlara ve Yüksek Seçim kurulu'na. biz neredeyse dört aydır her seslenişindeki  olgun ve barışçıl söylemine nasıl da alışıverdik. ama bu akşam ben en çok  Sabahattin Ali'nin bir öyküsünden alıntı yapmasını sevdim. 

Özlem çekmek zordur; hele barışın, sakinliğin, dinginliğin hasretini çekmeek daha bir güç gerektirir. 

       

22 Ocak 2022 Cumartesi

AH GİRİTLİ NİNECİK, AH ANNEANNEMİN BACISI İHSAN TEYZECİK !

Çocukluğumuzun unutulmaz kahramanları hep bizimle kalır. Issızlığı duyumsadığımız anlarda yüzümüzü gülümsetirler. Bizim çocukluğumuzda komşuluk çok önemliydi. Yaşamımıza renk katarlardı farklı karakterleriyle. 

Tire'de doğup büyüsem de ilçenin Atatürk caddesindeki evimiz bana sokakta oynama özgürlüğünü değil, mutfağımızın kapısının açıldığı mübadele mirası Matyos Han'ın üst avlusunda oynama ayrıcalığını getirdi. 

Canım sıkılınca mutfak kapısını açar avluya çıkardım. Gözlerim hemen sağ yandaki odanın kahramanlarını arardı. 

Sevgili Giritli nine ve kızı Zehra ninem. Onlar benim için zamansızdılar ama hep aynı mekandaydılar. 

Giritli ninemin adını bilmiyorum. O, benim için bembeyaz çarşaflı yatağında yatan ve karşısındaki tek pencereden dışarıyı gören ninemdi. Gözlerinin mavisi ve gözkapaklarının derinliği, bakışlarındaki hüzün ve sessizliği hep hatırımda. Biricik kardeşimle de oyun oynama yerimiz onların odasının ön tarafı olduğu için arada gürültü yapardık herhalde. Okso derdi o zaman. Ama arada gidip saman dolu yastıkların üstündeki dantelli örtülerle kaplı sedirde oturma hakkımız olurdu ve nadiren 'kopela orea' diye de severdi. Türkçe konuştuğunu hiç duymadım zaten. 

Nasıl bir sabretme gücüyle yaşamış  Giritli ninem ve onun gibi anadilinden, anavatanından uzak olanlar yıllar boyu hep özlemle... 

Zehra ninem, evin emekçisiydi. Hanı süpürür, çarşı işlerini halleder, otelin çamaşırlarını yıkar ve odalarını hep sakız beyazlığında  tertemiz tutar, her yaz çivitle mavilenmiş kireçle boyardı. Bir de benim güzel annem, anneanneme ziyarete giderken beni, ben büyüdükten sonra kardeşciğimi kucağında taşırdı. 

Oturma odalarının yanındaki bölümü mutfak ve erkek kardeşi Mustafa amcanın yatma yeri olarak kullanırlardı. Her zaman temiz ve düzenliydi iki oda da. Mustafa amca akşamdan akşama eve geldiği için onu pek görmezdik. 

Giritli ikinci bir Mustafa  amca da anılarımdadır. Ama o, anneannemin sevgili arkadaşı, İhsan teyzemin eşi olarak yardımcı oyuncuydu dersem ayıp olmaz.  Annem gibi ben de Mustabey  amca derdim her karşılaşmamızda.  

Benim kahramanım İhsan teyzemdi. Kulağıma çok hoş gelirdi iki arkadaşın birbirine 'bacım' seslenişleri. Gerçek kardeşten öteydiler, dert ortağıydılar. İhsan teyze Tire'nin çingene mahallesinin girişinde, bahçesinde hep çiçekler açan  iki katlı ahşap evde otururdu. Mustabey amcanın ikinci eşiydi. Anneannem nasıl incelikle hazırlanmış bir çeyizi varmış diye anlatırdı . Gerçekten de her basamağı çatırdayan merdivene inat, üst katta zarif mobilyalar karşılardı gelenleri. Konsolu, aynası, sandalyeleri ve genelde kapalı duran kadife kaplı koltuklarıyla misafirsiz konuk odası.

Oturma odasında hayat vardı, pencere önündeki divanda  çocuk Belgin'in iki sevdiği insanın muhabbetini paylaşmasının verdiği huzur vardı.

Yıllar sonra İhsan teyzemin o el emeği göz nuru örtülerinden almıştı annem benim çeyizime. Özenle korurum ve her kullanışımda İhsan teyzemi, onun İzmir'de geçen çocukluğu ve özellikle işgal günlerini anlatırken dalıp giden elemli bakışlarını anımsarım.       

Sessiz yaşayıp sessizce göçüp gittiler, çocukluğumun kahramanları, ama belleğimde unutulmaz izlerini bırakıp gittiler, olgunluklarıyla... 

SINAVLAR DA GÜÇ VERİR

 Yeni yılın ilk yazısıysa ve gözleriniz hep iyiyi, sanatı ve bilgiyi görmeye hazırsa; haydi öyleyse başlasın sözcüklerin dansı...

İki yıldır nasıl bir dönüşüm içindeyiz küresel salgınla. Çok yorgunuz, sürekli bir kriz ve yadsıyamadığımız yeni gerçekler karşısında yangın yerine dönen yüreklerimizle yine de dirençliyiz. (kendi adıma arada sendeleyip düşsem de kalkıyorum yine ayağa).

Bilgilenmek, sanat ve gençlerin görüşleri, üretkenlikleri, farkındalıkları gülümsetiyor bizleri. Yaş alabilmek bile şans artık.  Tüm zorluklara karşın yaşama tutunma tutkumuz  Çünkü çok dost kapıları kapandı zamansızca. Ve o sonsuzluktaki sevdiklerimizin  anıları için de yaşamak ve yaşatmak gerek dercesine nefes alıyoruz maskelerimizin ardında.

Ömür boyu öğrenciliğe devam ediyorum kendimce. İki hafta önce son okuduğum Anadolu Üniversitesi ikinci üniversite programı Tarım Teknolojileri'nin final sınavlarından çıktım ve Bir Baba Hamlet oyununa gittim. 

Oyunun hakkını vermeden önce son okul serüvenimden söz edeyim. Sosyoloji benim kırk yıl önceki düşümdü. emekli olunca çok severek bitirdim. Hatta Eskişehir'e kuzenciğimle gidip kep giyme törenine bile katıldım. Sonra İstanbul Üniversitesi'nin AUZEF bölümlerinden 'Kültürel Miras ve Turizm' derslerini inceleyince hemen ona kaydoldum ve sınav günleri dışında nasıl geçtiğini anlamadan mezun oldum.

O günlerde en hoşuma gidenlerden biri yaşıtlarım toplu taşımda 60 yaş indirim kartı alırken benim öğrenci kartı kullanmamdı. 

Son okul diye anneme sözüm vardı. Çünkü anneciğim benim sınavlarımdan yorulduğumu düşünüyordu. Pandemi, kararımdan ve anneme verdiğim sözden dönmeme neden oldu. 

Evde otururken, iklim değişiminin, çok yakın gelecekteki su yoksunluğunun ve verimli toprakların beton ormanlarının farkındayken daha bilinçli yaşamak gerekti. Hem ben doğduğumda Karaferye mübadili Şükrü dedem 'Çiftliğim geldi' sözleriyle özlediği toprakların sevgisini duymuş diye anlatırdı annem. Memleketlisi Rauf dedemin bereketli bahçesinin mis gibi sebze ve meyveleriyle beslenmiştim. Özümde vardı toprağa sevgi.      

Ve böylece son resmi okulumun son dönemine geldim. Bu doymaz bilmek okul bitirmelerin alt metninde doktora programına çok sorgulayıcı olduğumuz gerekçesiyle bizi kabul etmeyen hocamızın da rolü var elbette.

 Neyse mademki yüz yüze sınav yapmış YÖK, üstüne de bizim kendi kütür sanat programımız da NAS olmalı. 

Önceden çevrimiçi satın aldığım Baba Sahne oyununun son bileti ile ilk sıradaki yerime kuruldum. Kavuk'un son sahibi Şevket Çoruh ve biricik Günay Karacaoğlu oyunculuklarını döktürdüler ve iki saat boyunca tüm salonu coşturdular, şarkı söylettiler ve mizahın gücüyle doldurdular. Sanatlarıyla hep var olsunlar, bizler de bu kadar geç kalmadan hep izleyelim. 

Akşam saat altıda oyun bittiğinde ikinci programdaydı sıra. Kadıköy Belediyesi'nin başta başkanları, tüm emek verenleriyle yeniden hayata döndürdüğü 'Müze Gazhane' gitmek.

 Gazhane'nin insana derin nefes olanağı veren o devasa bahçesini çok sevdim.  Siz isterseniz ayrıntılarını okursunuz. Ben bir çok heykelin bu kamusal alanda günceli ve geleceği yakalayarak var olmasından çok etkilendim. Ve bu heykeller Haliç Tersanesi'ndeki atık materyaller kullanılarak 7 sanatçı tarafından üretilmiş olması ayrı bir güzellik. 

Müze Gazhane'de bilimin ışığında bir araya gelmiş gençler için sessiz/sesli çalışma alanları, İklim Müzesi, Karikatür ve Mizah Müzesi, Çocuk Bilim Müzesi, açık ve kapalı sergi mekanları, İBB Şehir Tiyatroları'nın iki sahnesi, işlikler yer alıyor. 

Son olarak Galatasaray Üniversitesi'ndeki yıllarımda her ay mutlaka Fest Travel'ın günlük İstanbul gezilerinde tanıma ve bilgi alma şansına eriştiğim çok sevgili Afife Batur hocamızın adının verildiği kütüphaneyi görmek nasıl ferahlattı içimi Onun bilgisi gibi pırıl pırıldı içerisi içindekilerle. Çünkü kendisi 130 yıllık emektar Gazhane'nin yeniden kazandırılması için en çok uğraş veren komşusu ve aktivistiydi. 

İstanbul'da hala güzel işler ve sanat var. Ama yaşadığımız ufacık yerde bile bizim merakımızı, bilgimizi besleyecek o kadar çok birikim var ki... Sağlığımız yerinde ve direnme gücümüz olsun, o bize yeter... Karanlık bize göre değil.