7 Temmuz 2012 Cumartesi

ARTIK IŞIKLARINI SÖNDÜREMEDİĞİM KUŞADASI EVİ İÇİN

 Siz hiç dört saat içinde yaşamınızda en uzun yıl kaldığınız evi boşalttınız mı? Boşaltırken tüm anılarınızın birdenbire solduğunu fark ettiniz mi? Hele o ev sizin için bir ada gibi özgürlük ve kalabalıkta tek bir çınar gibi olmanın temsiliyse, birdenbire kocaman bir boşluğa düştüğünüzü hissettiniz mi?Ben son yirmi dört saatte birdenbire eski bir dostu yitirmişim gibi tüm bu duyguları yaşıyorum.


Kuşadası'nı hemen herkes bilir. Eski yılların gözde tatil merkezi, günümüzün çirkin yapılaşmasının örneği, genelde bir beton ormanı... Ancak insanın olduğu her yer gibi oranın   da sürpriz köşeleri vardır. Benim güzel evim de o gizli köşelerden birindeydi on sekiz yaz mevsiminden beri.Kuşadası, ada olmasa da evim benim gerçek adamdı,  bahçesinin dört bir yanını saran yemyeşil limon çamlarının içinde. Dışına adım attığımda da dost yüzleriyle,sevgili komşularımla. Ve en güzeli de sevgili baba evim elli metre uzağımdaydı sadece.  


Biz İzmirliler, yaz keyfini severiz, hatta biraz da şımarık davranırız deniz mevsimi gelince. Eh, kolay mı,Çeşme yanı başımızda, Kuşadası az uzağımızda, Karaburun, Seferihisar, Foça, iki saatte ulaşılan Ayvalık,Bodrum. Çalışanı hafta sonlarında, emeklisi, ev hanımı, çoluk çocuğu tüm yaz boyu kaçar bu birbirinden güzel yaz kentlerine.Ben aslında Çeşme delisiydim. İlk yazlık baba evi de Çeşme'nin Boyalık Koyundaydı. Ancak iş durumu, eş durumu derken annem ve babam gibi biz de sonradan Kuşadası'nı sevdik, Kendi emeğimizle toprağını alıp inşaatını izlediğimiz, o zamanlar ilkokulda olan kızımın yapıda kullanılan kum tepeciğinin üzerinde zıplayarak poz verdiği,planını akademili mimar arkadaşımızın çizdiği, merdiveninin her basamağının bir bilezik gibi tek tek yerleştirildiği benim ilk amatör dekoratör titizliğiyle çalıştığım, bahçesine sevgili babacığımla her yaz başı yeni çiçekler diktiğimiz güzel evim. Ah, bu arada Kuşadası'nın pek sakin ve temiz kalmayan denizine güvenemeyip bahçemize keyif katan havuzumuz. 


İzmir'in Mithatpaşa caddesinin beton sıcağından kaçıp sığındığımız ilk yaz evimiz cennet gibi gelmişti bize. Şehir merkezinden beş kilometre kadar uzak olduğu için de yazı tüm güzelliğiyle yaşama şansına sahiptik. Yaz tatili biz okutmanlar için her ay birer haftalık görevler dışında uzun bir tatili kapsadığı için tam bir kitap kurdu olmanın tadın aldığım yerdi.


Evle ilgili o denli çok anım var ki hangi birini yazacağımı şaşırıyorum. Evdeki ilk bayram tatilinde, kızımın anneannesinin yaptığı tadına doyulmaz lor kurabiyelerini bahçedeki çimlerde keyif yapan sokak köpeğine birer birer götürüp yedirmesi ve hayvancağızın mide fesadına uğramış halde yerinden saatlerce kıpırdayamayışı... Oğlumu yurt dışına üniversite öğrenimi için ilk kez uğurladıktan sonra,özlemimi dindirmek için saatlerce çimlerdeki otları ayıklamam... Babamın sabahları uğrayıp elimle pişirdiğim az şekerli kahvesini içmesi, annemle birlikte yaptıkları yürüyüş sonrası gelip iyi geceler dilemeleri ve evlerinin kapısına girene dek gözlerimle onları uğurlayışım... Akşamları eşimin gelişini beklemek ve arabasını görünce rahatlamak... Gecenin sakinliği ve serinliğinde suladığım çiçeklerim, kitap okumaya daldığımda babamın telefon edip çaya çağırması, annemin hazırladığı birbirinden lezzetli öğle yemeklerini hep birlikte yemek ve en büyük ritüelimiz denizden güneş batışını izlemeye gitmek. Hele bir de biricik kardeşim de gelmişse hep birlikte yapabilmek tüm bunları...


Her yazlık evde olduğu gibi bitmeyen onarım işleri,arada bir taşıp bozulan havuz, çocuklarımın arkadaşlarının gelip bizde kalmaları, geçen her yılda uzayan gece çıkma izinleri ve uykusuz kalan anneler kervanına katılma, yaz aşklarını izleme..


Her geçen yaz daha da güçlenen komşuluk ilişkileri ve son yıllarda yaşlıların eksilmesiyle aranan ve anılan sevgili yüzler... Değişen evler ve sahipleri. Kısacası hayat. 


İki yaz önce babacığımı sonsuzluğa da yazlık evlerinden uğurlayınca artan hüzün,bir yandan annemin yakınında olma isteği, öte yandan Çeşme'de başlanan ev projesi derken son beş yıldan beri ertelenen evi satış isteği, bir mühendis olarak her zaman mantıklı olmayı kendine ilke edinen eşimin en sonunda hedefine kavuşmasına neden oldu. Ve evimiz satıldı. 


Geçen yaz aramıza katılıp, evdeki en anlamlı ve dolu yazı geçirmemize neden olan sevgili torunum da güç verdi bana anılarımı kutulara saklayıp kaldırırken. Gelecek yıl güzelim Çeşme kumunda birlikte oynamayı diledim.    


Ve ne denli hüzünlensem de 'Yeniden şarkı söylemem gerekli dedim, geleceğe bakarak. 


Hoşçakal güzel evim, yeni sakinleri de benim gibi çok sevsin, emek versin sana... Ben baba evimde anneciğime gelip sana bakarken karşıdan, anılarıma da bakarım arada sırada...

1 yorum:

  1. Belgin ablam okurken çok duygulandım... Senelerdir ben de o evi yaşamışım gibi hissettim... Manevi değeri bu kadar çok olan bir yerden ayrılmak zor çok zor ama, ne güzel demişsiniz yeniden şarkı söylemek gerek diye... hep birlikte söyleyeceğiz o şarklıları Çeşme'de... Bir kadehte, bir yaprakta, bir çiğ tanesinde adadaki evi hatırlayıp gözler buğulansa da farklı ve yeni olanda yani anılar biriktireceksiniz... Hiç bir zaman adanın yerini tutmayacak Çeşmedeki ev... Ama sizi güldüreyim şşşş tasarımı nefis süper bir ev bu hıııh yapıcaz birlikte seneye ;)) Canım belgin ablaaam, sizi üzmek istemiyorum ama sevdiğiniz birisi ölmüşde onu uğurluyormuşsunuz gibi hissettirdiniz bana... kıyamıyorum ben size... mucuk...

    YanıtlaSil