Bilmem siz de aynı duyguyu yaşadınız mı? Bedeniniz farklı bir yerdedir,yüreğiniz ise olmak istediğiniz yerde. Son iki gündür ben Ege'deyim ama gönlüm İstanbul'da Gezi Parkı'nda kaldı, Sezen Aksu şarkısının tam aksine.
Geçtiğimiz on yıldır verdiğim imzaların, katıldığım gösterilerin sayısını anımsayamaz oldum. Sosyal demokrasiye inanan bir birey olarak, sevgili ülkemin kararmaması için öğretirken ve öğrenirken yalnız olmadığımı bilerek hep bir umutla çabalamaktan güç almaya uğraştım.
Altı yıl önceki Cumhuriyet Mitinglerinde coşkuların doruğa çıktığı zamanlarda çağdaş yaşam yolundan ayrılmayacağımıza güvenirken, ertesi yıl daldığımız düşlerden uyandık ve her geçen yıl daha da keskinleşen dönemeçlerle ilkelerimizin yok edildiğini görmeye ve duyumsamaya başladık.
İzmirli olarak ülkemizin en aydın kentlerinden birinde yaşadığımız için sorunlarımız farklıydı hep. Özgür düşünceye alışkın kentimiz muhalefet olmanın acısını sarf edilen sözler ve günden güne azalan maddi desteklerden çekti ama mücadeleyi bırakmadı.
İstanbul'da yaşayan bir İzmirli olarak ise tam karşıtını gözlemek farklıydı. Kadim kente sürekli yatırım yapılıyor ama nedense akıtılan para güzelim şehrin siluetini her geçen gün daha çok bozuyordu. Beş yıldır yoksun bırakıldığımız Atatürk Kültür Merkezi başta olmak üzere tarih ve sanatla nefes alan güzelim yapılar birer birer çürümeye terk edildi. Ve bellekler boşaltılıp kapatılan o güzelim mekanların tek tek betonlaştırılıp estetikten tamamen yoksun binalara dönüştüğüne tanık olmaya başladı. Değil sade vatandaş, yetkili tüm meslek odalarının ve kuruluşlarının direnişine karşın yıkım sürdü gitti. Yıkım yanında yakımlar da çoktu. Tarihi bellek yıkım ve yakımlarla ıssızlaşırken,Sultanahmet görüntüsü de bozuldu, Haliç'in fotoğrafları da.
En son Emek Sineması da yıkıldı onca gösteriye karşın. Hemen yanındaki Demirören AVM'ye benzer bir dikim bekleniyor şimdi 4. ve 5. katındaki bir Emek replikasıyla.
İstanbul son elli yıldır böylesi bir yıkıma tanık olmamıştı. Ve İstanbul'da yeşil bu denli hiç katledilmemişti. Dün temeli atılan üçüncü köprüyle Garipçe ve Poyrazköy de betona teslim oldu. Milyonlarca ağaç kesilmeyi bekliyor.
İşte bu yüzden Gezi Parkı simge oldu. Taksim ki şehrin kalbidir ve temiz nefestir o park şehrin yüreğine, doğayı seven,ağacı seven, ya da cana değer veren herkes güç oldu toplandı şehrin kalbinde. Seksen yaşındaki kadından, iki yaşındaki çocuğa herkes orada.
Bu direniş yok olmamak için direnen İstanbulluların, İstanbul severlerin ve vicdanının sesini dinleyen tüm insanların direnişidir. Kesilen her ağaç, yıkılan her duvar yüreklerde bir sızıdır.Ve bu kez sanatçısından, meslek örgütlerine, gencinden yaşlısına,öğretmeninden öğrencisine herkes bu simgeyi korumak için güç birliğindedir. Şiir, müzik, sinema, dans,yazı ve fotoğrafla herkes katkıda bulunmaya çalışmaktadır.
Yüreğimin sesi bu kez kazanacağız, son kalemizi koruyacağız diyor ve umutla bekliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder