Yürekleri ısıtan kocaman bir dostluk gezisini yazacağım bu akşam, suyun öte yanındaki duygularımı. Bazı zamanlar karar vermemin güç olduğu anlarda ne denli doğru davrandığımı, vazgeçmemenin güzelliğini...
İki ay kadar önceydi, Lozan Mübadilleri Vakfı'nın yemeğinde Nisan'da ilk kez yeni bir rotayla Yunanistan'a gidileceğini duymuştum. Ekim gezisindeki dostlar çok istedikleri halde katılamadılar. Ben de GSU kurslarındaki derslerimi bitirmiş bu ilkyaz gezisini iple çeker olmuştum. tam o sırada sevgili kuzenim Zafer ağabey'imin ani kaybıyla sarsıldım. Beş gün tüm acılardan, ülkemin yorucu gündeminden, yaşamın sorumluluklarından uzaklaşmak çok iyi gelecekti. bu duygularla çıktım yola.
Yeni günün ilk dakikalarında çıktık yola. Bir İzmir'li olarak 35 numaralı koltuk bana yan koltuk komşularım iki kızkardeşin, Şule ve Lale'nin güzel dostluğunu kazandırdı.Hemen arka sıradaki Çetin Hocamız, dernek başkanımız Esat kardeş, değerli akademisyen, tüm olgunluğuyla bizlere katılan Fatma hanım ve iki gün sonra yol arkadaşım olan sevgili Ülkü, hepsine teşekkür borçluyum bu neşeli yolculuğu paylaştığım için.
Gezinin ilk dakikalarından dostluğun paylaşımına geçtim hemen. Evet, ilk durağımız Dedeağaç'dı. Güneşin ilk ışıklarıyla şehir planlamasını Rus'ların yaptığı bu sahil kentinde ben hemşerim Çimen hanımı tanıdım. Sema ve Semra hanım ve Umut'la nefis böreklerimizi (hele kremalı böreğin tadını unutmak mümkün mü?) çaylarımızı, kahvemizi içip Selanik yoluna devam ettik.
Selanik'e üçüncü gidişim de olsa her kez daha çok seviyorum. Atatürk'ümüzün evine gittik ilk olarak. Ve orada beni en çok 98 yaşındaki birinci kuşak Lütfü karadağ'ın yazdıkları etkiledi.
''Aziz Atam, Senin doğduğun topraklara bugün bir kez daha geldim, bir kez daha evini gezdim.
Doğduğun bu evde aldığım her nefeste seni yaşadım, seni andım. Sana, bize armağan ettiğin ülkenden yüreğimi getirdim.
Şükranımı daha başka nasıl ifade edebilirim ki...
LÜTFÜ KARADAĞ
Emekli TCDD müfettişi.
1 Mayıs 1914 doğumlu
birinci kuşak Yanya mübadili''
Yaşamımda unutamayacağım anlardan biriydi Lütfü Bey'in 98 yıllık yüreğinden koan bu mesajla Işık İlk öğretim okulu'ndan öğrencilerin yaprak yaprak yazdıkları mesajların bir araya gelişi.
Lütfü Bey, yaşama ve ilkelerine bağlılığıyla beni derinden etkiledi. O akşam, Beyaz Kule, Kordon gezileri ve Umut'la bol fotoğraf çekimlerimizden sonra tavernadaki yemekte Lütfü Bey'den 'Haydar Haydar' dinledik. İki yakanın insanları elele hora teptik. Sofra lezzetli, müzik ve ruhlar dosttu.
Ertesi sabah Yanya'ya hareket ettik. Şehre girişte erguvanlarla bezenmiş bulvar karşıladı bizi. Erguvanların açmasını her yıl sabırsızlıkla beklerim. Ve bu bahar ne şanslıyım ki suyun öte yanında İyonya yollarındaki erguvanları da gördüm.
Yanya, göl kıyısında çok güzel bir şehir. Göldeki adada Tepedelenli Ali Paşa'nın son günlerini geçirdiği konağını gezdik. karlı dağların eteğindeki şehri fotoğrafladık. Akşam üzeri de kaleyi ve Aslanpaşa Camiini görmeye çıktık. Güzel bir resim sergisi gezdik. Ve en ilginci fotoğraf sanatçısının Türk dostu olması, sufizme ilgisi ve ney çalmasıydı. Sergiden sonra ik yunanlı genç hanmla sohbet ettik. Christina ve Maria türkçe kursuna devam ediyorlardı. Birbirimize e-posta adreslerimizi verdik. Dün Christina'dan Türkçe yazdığı içten bir mesaj alınca çok sevindim.
Ertesi sabah Yanya'da Lütfü Bey'in doğduğu konağa gittik.
Bir hafta öncesinden doğum gününü kutladık hep birlikte. Tüm grup gelecek yıl 100. yaşına
basışını kutlamak için sözleştik. Rotamız Parga'ydı. Parga, sevgili Meral Okay'ın senaryosunu yazdığı 'Muhteşem Yüzyıl' dizisinin güçlü karakteri Pargalı İbrahim paşa'nın bize yakınlaştırdığı çok şirin ve bozulmamış bir sahil kenti. Kalesiyle, özgün mimarisiyle, balıkçıları ve çocuklarıyla anılarımızdaki yerini aldı. Parga'da grubumuzla yediğimiz lezzetli deniz ürünlerinden sonra Preveze'ye gittik. Osmanlı'nın uzun süren deniz savaşlarından sonra kazandığı bu kentin sahili kadar sokakları ve Endülüs tarzı Belediye binası da çok hoştu. Akşam yemeğini Yanya'da bir tavernada aldık. Lütfü bey'in yemeğin sonunda Lale'yle bana küpe armağan etmesi otobüsümüzün diğer üyelerince de değerlendirildi:))
Yanya'dan Meçova'ya yola çıktık kahvaltıdan sonra. Meçova küçük bir dağ kasabası. ulu ağaçları ve yaşlı insanları, lezzetli peynirleri ve balı ile özgünlüğünü koruyor. Sıra Çimen hanım'ın görünce çok etkileneceksiniz dediği Meteora Manastırları'ndaydı. Kaya ormanı da denilen Kalambaka'nın bu bölgesinde tam 21 manastır varmış. Özellikle Zembilli Manasır çok ünlü. Keşişler günlerini üçe bölerlermiş. uyku-ibadet-günlük işler.Sarp kayaların üzerine kurulmuş manastırların görkemi görülmeden anlaşılmaz gerçekten. Her ne kadar fotoğraf çekimine doyamadıksa da yola çıkma zamanı gelmişti ne yazık ki. Artık benim yanımda yirmi yıldan fazla yaşadığı Preveze'den İstanbul'a dönüş yapan Ülkü vardı. Ne güzel aydınlattı bizim grubu. 23 Nisan'ı kutlarken LMV'nin genel sekreteri Sefer Bey'in doğumgününü de kutladık.
Selanik'e dönüş yolumuzda Narda Trikala ve Larissa'da Osmanlı mimarisinin izlerini gördük. Narda'da tarihi köprüyü fotoğrafladık. Umut yolculuğuna çıkan Pakistan'lı ve Bangladeş'li göçmenlerin hali yüreğimizi acıttı. Yunanistan Avrupa Birliği üyesi olduktan sonra kadim zeytin ağaçlarının bir bölümünü yok edip narenciye dikimine yönelmiş. Hasan Baba Tekkesi'ne giderken yol kenarlarında çok lezzetli portakallar düştü kısmetimize.
Yunanistan'ın Epir bölgesi verimli toprakları ve Adriyatik'e kıyısıyla görülesi bir yer. Ve bu bölgede terkedilmiş ya da kültür merkezine dönüştürülmüş de olsa Osmanlı dönemi yapıtlarını görmek hoşuna gidiyor insanın. Tarihin izlerini yaşıyorsunuz çünkü.
Selanik'e dönüş yolunda dedelerimin şehri Karaferya ya da bugünkü adıyla Veria'yı bu kez karşıdan görmek çok iyi geldi doğrusu.
Selanik'de son akşam yemeğimizi dört kız (dördümüz de sanki 17- 18 yaşların neşesindeydik çünkü) Ladadika'da çok güzel bir Girit lokantası olan Pakadiko'da yedik. Gerçek Yunan rakısı olan 'çikudya' eşliğinde. Çok keyif aldık dördümüz de.
Gün 25 Nisan'dı ve dönüş günü gelmişti. Serez'de Şeyh Bedrettin'i Nazım usta'nın şiiriyle anıp Kavala'da öğle molamızı verdik. Ekim gezisinde yemek yediğimiz lokantada enfes midyeli pilav, caciki ve veda uzolarından sonra bol esprili grubumuzla sınıra nasıl vardığımızı anlamadık bile.
Yeni bir güne başlarken otobüsteki sevgili yol arkadaşlarımla vedalaşıyordum bu kez. İyi ki varsın LMV. Yüreklerin ve anıların benzeştiği dostları buldum senin aracığınla. Hep birlikte yeni gezilere ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder