5 Haziran 2012 Salı

BİR MÜZİKSEVERİN FAZIL SAY PAYLAŞIMI

Çok sesli müziğin çalgılardaki uyumu yaşama yansısa ne denli farklı yaşardık diye düşünür ve o yüzden bestecilere, sanatçılara hep saygı duyarım. Hatta her dinletide sanki ibadet edercesine huzur duyarım. Doksanlı yılların başından beri saygı duyduklarıma Fazıl Say da eklenmiştir ve piyanosunu dinlerken onun yüzüne de bakarım, nasıl kendinden geçtiğine tanıklık ederim ve Anadolu toprağından ürettiği bestelerine de hayranlık duyarım.

Yıllar önce, henüz yirmili yaşlarındayken ilk kez İzmir'de Amerikan Kültür Derneği'nin salonunda dinlemiştim Fazıl Say'ı. Çok etkilenmiştim yorumundan. Daha sonra iki kez daha dinledim İzmir'de. O yıllarda eşi değerli çellist  Gülyar Say'la ABD'de yaşıyorlardı. Konser sonrası eşinin yanına gitmiş İzmir'de kuruluş çalışmalarına gönüllü olarak katıldığım Ege Çağdaş Eğitim Vakfı için çalabilir mi diye sormuştum. Gülyar Say da büyük bir içtenlikle telefonlarını vermiş ve istediğimiz zaman arayabileceğimizi söylemişti.

Bir kaç yıl sonra Efes Oteli Oditoryumu'nda dinletisine gitmiştik. O akşam otele bomba ihbarı yapıldı ve tüm protokol ve dinleyicilerin büyük kısmı salonu terketti. Ama sanatçı terketmedi ve bize unutamayacağımız bir dinleti sundu. Biz de protokolün boş bıraktığı ilk sıradan büyük bir mutlulukla dinledik onu. Konserin sonunda, bizden aklımıza gelen üç sözcüğü bir kağıda yazıp kendine vermemizi istedi. Doğaçlama olarak o sözcüklerden rastgele seçtikleriyle besteler üretti. O akşam bizlere çaldığı o doğaçlama ezgilerin güzelliğini hala unutamam.

Nazım Oratoryosu'nu da kadim Efes Tiyatrosu'nda dinleme şansına sahip oldum. Genco usta'nın yorumu da unutulmazdır benim için.Eğer Efes'de müzik dinlemişseniz tamamen dolu yüzyılların antik yapısının görkemini de düşleyebilirsiniz.

Uçuş Notları kitabını okurken yaşamını ve kendini nasıl sürekli eğittiğini öğrenmiş oldum. Yine İzmir'de bir dinletisi öncesi özellikle genç müzik öğrencilerine ve tüm müzikseverlere açık söyleşisine katıldım. Sabırla tüm soruları yanıtladı ve ustalığa giden yolun sonsuz çalışma ve üretme azminden geçtiğini anlattı olanca alçak gönüllülüğüyle

CRR'deki konserlerine de gittim son yıllarda. Bir kezinde salon öylesine doluydu ki sahneye sıralanmış seyirci sandalyelerinde izledim coşkulu yorumunu.

Ve hiç unutamadığım dinletisi değerli insan Türkan Saylan'ın sonsuz yolculuğuna çıkışından iki hafta önce ÇYDD'nin düzenlediği Lütfü Kırdar'daki etkinliğe gönüllü katılımıydı. Sevgili kızı Kumru da Türkan Hoca'nın tekerli sandalyesinin yanında babasını izliyordu. O gece tüm salon tek yürek, tek ruhtu. Ve Fazıl Say'ın ezgileri yaralı ruhları sağıltıyordu sanki.

Ve bugün 17 Ekim'de yargılanacak olan Fazıl Say konuşuluyor tanımakta güçlük çektiğimiz ülkemizde. Müziği, yorumu, ezgileri değil...               

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder