8 Ocak 2013 Salı

KAR VİCDANLARI DA TEMİZLESE

İstanbul bembeyaz. Eflatunumsu bir ışık içinde yağıyor kar. Martıların, kumruların fotoğraflarını çekmek iyi geliyor bana. Doğanın güzelliğini kanatlarında taşıdıkları ve biz insanlardan daha uyumlu birlikte uçabildikleri için belki de...

Doğanın beyazlığının güzelliğini okuduğum ve izlediğim haberler bozuyor. Bugün yüreğim demir parmaklıkların ardında bıraktıklarımızla ve onların çocuklarının gözlerinde, göçük altında kalan madencilerle ve yakınlarıyla birlikte atıyor. 

Tam iki yıl oldu Silivri duruşmalarını izleyeli. Son gidişimde Yıldız Kenter de oradaydı. Onu görmek güç vermişti bana. Artık o gücü bulamıyorum kendimde. Yağmur Balbay'ın çocuk gözlerini unutamadığımdan mı acaba?

Fatih Hilmioğlu için özgürlük girişimi haberleri ve yazıları yoğunlaştı son günlerde. Hani bazı insanları tanımadan yakın hissedersiniz ya, sayın Hilmioğlu, benim için onlardan işte. Artık çok uzak bir geçmişte kalmış gibi gelen beş altı yıl önceki açık oturum programlarından birinde izlemiştim onu. Nasıl duru ve inanarak açıklıyordu düşüncelerini, tek söz fazlası olmadan. Bir eğitimci olarak,üniversitelerin bilimsel ışığını topluma yansıtmak için onun gibi akademisyenlere ne çok gereksinimimiz olduğunu düşünmüştüm. Ve şimdi, yalnızca karşı ses olduğu için yüzlerce onurlu insan gibi tutsak. Evlat acısıyla, onulmaz hastalığıyla tutsak.

İnsan gibi insanların değerlerini bilmediğimiz, bilsek de pasifize edildiğimiz bu toplumda çocuklarımızı yine yaralı kuşaklar olarak büyütüyoruz. İçeridekileri beklerken çocukluklarını unutuyorlar, gözlerindeki gülümseme yok oluyor.Çocuk gözleri zamansız büyütmek ne kadar ağır bir vicdani yüktür anlayana...    

Gözler ne çok şey anlatır söz olmasa da. Ekranda göçük altında kalan madencinin oğlunun bakışını gördünüz mü ekranda? İş güvenliğinde tüm dünyada sondan üçüncü bir ülkede yaşıyoruz...

Yeni eğitim modeline geçtiler, yüz binden fazla çocuk ki büyük çoğunluğu kız öğrenci ayrıldı örgün öğretimden.

Bir zamanlar çalıştığım okulun akademik kurulunda okula yaptırdığı badanadan, yenilettiği derslik kapılardan gururla söz edip, akademik gelişim hakkında konuşmayı sevmeyen bir bölüm başkanımız vardı. Aslında ne denli ileri görüşlüymüş...! Artık koltuk sahiplerinin hemen tümü onun gibi bakıyorlar dünyaya.

Dün gittiğim oyunları yazarken nasıl coşkuluydum, bu yazı ise  yağan karın örttüğü tüm karanlığın yüreğime çökmesi. Biz insan denen varlıkların bencil izdüşümlerinin toplumları nasıl olumsuzlaştırdığına dair.  Ama yine de bir an önce tünelin ucundaki ışığı görmek isteyenlere yürekten kocaman bir merhaba...  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder