Yine yolda gecti bugün. İstanbul'dan İzmir'e dönüş. Oniki yıldır hayatım böyle geçiyor benim. Ve koşullar uygun olduğu sürece de böyle geçecek. O yüzden iki kente özgü anılar birikirken yol öykülerim de çoğalıyor her kezinde. Otobüs, kendi arabam ya da uçak yolculukları. En çok istediğimse bir gün hızlı trenle bir kac saatte alabilmek iki kent arasını.
GSU' de çalışırken her onbir gunüm İstanbul'da, uç gunüm İzmir'de geçerdi. Kendime söz vermiştim, yeni görevime çok isteyerek başlarken. Bir hafta sonu İzmir, digeri İstanbul'a ait olacaktı. Gece yolculuklarında uyumaya alışmis oldugum icin dönüşlerde gayet verimli derslerime girerdim.
O yıllarda, Beşiktaş Kadıköy İskelesi' nin yanında kucuk tabureleriyle çay bahçesinde oturup sabah vapurlarını izleyip, taze çay ve tostla kahvalti ne güzeldi. Ancak son on yılda yalnızca büyük degisimler olmadı, ufacık mutluluklarımız da yok edildi.
Otobüs yolculukları demisken, Varan ya da Ulusoy firmaları tek kişilik koltuklarıyla en sık bilet aldığım , hatta artık personelini de tanıdığım şirketlerdi. Bazı kaptanlarsa güvenli yolculuk icin kilit roldeydiler dogrusu. Özenle kullanırlardi araçlarını.
Bunca yıldır iki kez hava koşulları çok zorladı. Birinde feribotla geçerken fırtına yüzünden tüm araçların alarmlarının eşliğinde sallanmaktan bayağı bir panik oldum ve o yolculuktan sonra deniz araçları hep ıstırap verdi bana. Ancak çarşaf gibi Deniz'de eski tadımı yakalayabildim. Bir zamanlar eski Yunan gemilerine bile gezen ben bugün hiç yapamıyorum o güzel gezileri.
Bir de kar başladığında sefere çıkan son otobüse binmisligim var.Olagan koşullarda Taksim'den Bornova'ya yedi sekiz saatte gelirken o yolculuk tam yirmi bir saat sürdü. Balıkesir'de yolda kalınca otobüsün tüm yiyecek ve icecek stokları bitmiş ve İzmir'e vardığımızda tüm yolcular birbirini tanımıştı.
Emeklilik sonrası gece yolculuklarından vazgeçtim. Artık zaman benimdi. Gündüzleri yolu izlemek, bulutlar ve ağaçlara arkadaşlık yapmak çok daha güzel gelmeye başladı. Elimde kitabım, gazetelerimde saatlerin geçtiğini anlamaz oldum.
Arada arabama atlayıp yola çıkmak da özgürlüğün farklı bir tanımı oldu. Her aldığım kilometre hafifletir sorunlardan uzaklaştırdı. Hele sevgili kedimiz Pati'nin eşliğinde bir kac yolculugumuz var ki onun sesi nasil tatlı gelirdi. Ve muzik dinleyerek araba kullanmak bırakın yormayı, dillendirir beni.
İzmir- İstanbul yollarının klasiği Susurluk molalaridir. Özel tost ve ayranını tatmamak ise eksikliktir gercekten.
Bugün yine arabaya geldim İstanbul'dan, kar izin verince. Ve yıllardır görmeyi istediğim Ata'mızın Yalova'daki Yürüyen Kosku'ne uğradım. Günümüzün beton ormanlarından ulu çınarın korumasindaki minik köşkü görmek ruhuma nasil bir dinginlik verdi anlatamam. Bir kez daha gurur duydum o büyük insanla, günümüzün yok edicilerini düşününce...
Bir yolculuk daha bitti. Şimdi SIRA İzmir özlemini gidermekte. Hepimizin yolları hep açık olsun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder