13 Aralık 2012 Perşembe

KARDEŞIM BIRICIGIM

Çocukluğumdan ilk anımsadığım nedir diye düşününce, halasının evinde, hep neşeyle oynadığı kuzenleriyle o gün sessizliğinde biriktirdiği merakıyla annesini bekleyen küçük kız gelir aklıma. 

Ve ertesi gün, o küçük kız hem annesine hem de biricik kız kardeşine kavuşur, ablalığın gururu ve ağırlığıyla.

Aslında hiç benzemezler birbirlerine. Minik kardeş kapkara gözleri, upuzun kirpikleriyle sevimli bir Japon bebeğine benzetilir ilk aylarda. Ağır,uslu ablasının yanında,o, çok şirin ve güler yüzlüdür. Ablasıysa  yanından hiç ayrılmayan sevgili oyun arkadaşıyla çok mutludur artık.

Evlerinde terasa çıkan sahanlıkta oyun halılarının üzerinde ne dünyalar kurarlar ikisi. Kağıt bebeklerine kendi tasarımlarıyla yeni elbiseler çizerler, boyarlar, keserler. O zamanların legosu denebilecek özel şekillendirilmiş ve çizilmiş ahşap oyuncaklarıyla evler kurarlar, Ege'nin sıcak yazlarında akşam üzerileri komşu arkadaşlarıyla bisiklet denemelerindedir, mandolin koroları kurarlar. Hep bakımlı ve çok güzel annelerinin sandığından ne buluruz diye araştırmalar yaparlar, o da yetmez annelerinin en beğendikleri giysilerini üstlerinde denerler.

Minik kardeşin en zor yanı yemek ayırmasıdır. Anneciğinin güzelim yemeklerinden yemem diye tutturunca, baba tarafından'masadan uzaklaştırma' cezası verilse de pek aldırış etmez. Aynı adı taşıdığı babaannesi tarafından istediği yiyeceklerin kendisine gizlice sunulacağının ayırdındadır her zaman. Zaten evin peynir sever minik faresidir kendileri. Bir de babaanne- torun ikilisi olarak ayçiçeği çekirdeği yeme tutkunudurlar. Babaanneleri masal anlatırken ve yatacakları zaman okuyacakları çocuk dualarını öğretirkense iki kardeş hep yan yanadır.

Ablasıyla da uğraşmayı pek sever. Hatta ablasının kolunu ısırarak süt dişini atma dönemlerinde bir dişini feda etmişliği de vardır. Anneleri, ablaya arada bir, 'Kızım, sen de onunla uğraş biraz' diyerek eşit davranış telkininde bulunsa da ablacığı kıyamaz sevgili küçüğüne.O da evin küçüğü olarak sözünü dinletir  farklı taktiklerle.

Hele o yarım yarım konuşmasının tatlılığı unutulmaz. Ablasının tersine, neredeyse ilkokula başlayana dek sürmüştür bu dönem. Ve o tatlılığıyla, inadıyla, anne babalarının İstanbul gezisine son anda çıkan ateşiyle(!) katılan minik yolcu olmuştur. 

Doğum günlerinde kitap kurdu abla, kardeşciğine özel oyunlar yazar ve hep birlikte sahnelerler yakın komşu çocuklarıyla. Kim bilir, o yıllarda dinledikleri 'Radyo Çocuk Saati' ve 'Arkası Yarın' programlarının da etkisi vardır belki de.

Küçük kız kardeş, ilkokula başladığı günden itibaren öğretmeninin gözdesi olmuştur, çalışkanlığı ve sorumluluğuyla. O yüzden de beş yıl boyunca sınıfının değişmez başkanıdır. Okulda bu denli sözü geçerken, daha o günlerden gezmeye meraklı ablasının, onu arkadaşlarına götürmemesi çok ağırına gitmektedir doğrusu. Ablanın arada bir merhameti tutar da eğer onun yaşına yakın kardeşi olan bir arkadaşına gidiyorsa yanına alır.

Bir örnek giydirir anneleri kendi diktiği güzelim elbiselerle. O günlerde aslında ikisi de pek hoşlanmaz bu tutumdan ama iki kız kardeş olmanın dayanılmaz anlayışıyla seslerini çıkarmazlar.  

Ve gün gelir, yaşamlarında yeni bir dönem başlar. Artık ana caddede, otellerinin yanındaki evden anneannelerinin yanındaki yeni evlerine taşınırlar.
Odaları yine ortaktır, ancak bu kez onlara yapraklarının rüzgarlı havadaki hışırtısıyla evlerinin yanındaki ulu çınar ağacı da eşlik etmektedir. Ah, bir de duvarlarındaki günün gözde oyuncularının posterleri.

Artık kız kardeş okul dönüşü kendini sokağa atmaktadır. Abla ise genç kızlığının ilk yıllarını yaşama derdine düşmüştür yazdığı toplumsal içerikli şiirler ve kısa denemelerle.  

Gün gelir, abla 17 yaşında üniversiteye gitmek üzere evden ayrılır. En çok da kardeşini özlemektedir. Öğrenciliğin arasında evlenince artık biricik kardeş teyze olmanın da keyfini yaşar lise son öğrencisiyken. Ve teyze-yeğenin bağlılıkları hiç değişmeden süre gelir.

Roller değişmiş, üniversiteli bu kez kardeş olmuştur. Tümüyle kendi emeğiyle Hacettepe Eczacılık öğrencisidir artık.80 öncesinin en karanlık dönemlerinde hiç şikayet etmeden devam eder okuluna. Teyzesinin evinde kaldığı için rahattır tüm aile. En azından akşamları güvenlidir ve yalnız değildir.    Okulunun son sınıfında da biricik oğlunu alır kucağına. Ondan beş hafta sonra da ablası minik kızını.  

Hastalarının 'Eczacı Hanımı'dır artık. Hep sorumlu, hep çalışkan ve çok sabırlı,çok dingindir, işinde de evinde de.

Abla- kardeş ve yeğenlerin en güzel buluşmaları anne ve babalarının Kuşadası'ndaki yazlık evlerindedir. Çocukları büyürken onlar da anne babalarının koruyucu, ve sevgi dolu çatılarının altında olgunlaşırlar yıldan yıla. Hep ayrı şehirlerdedir iki kız kardeş. Yaşadıkları kentlerin uzaklığına inat yürekleri hep yakındır birbirlerine,  tüm zorluklara ve zıtlıklara karşın. 

Yaşamlarının en büyük dayanışmasındadırlar sevgili babalarının onulmaz hastalığı süresince. Hep birbirlerinden güç alırlar, annelerine güç vermeye, babalarına gülümseyerek bakmaya çalışırlar en çaresiz anlarında bile.

Sonra çocuklarıyla birlikte son üç haftayı geçirirler hiç ayrılmaksızın babacıklarının başından. Baba ve sevgili kızları olarak elele paylaşırlar son akşamını.Ve sonsuzluğa uğurlayıştan hemen sonra uzun bir süre kardeş abla olur, ablaysa yaşamlarında ilk kez küçük kardeş. 

Son iki yıldır ise anne ve kızları olarak dayanışma içindedirler, babalarına olanca özlemleriyle...

Kız kardeşim, biriciğim, iyi ki varsın, seni çok seviyorum. 

  

         

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder