Bugün yaşamımda bir yıldır var olan ve 24 Şubat'ta bir yaşını dolduran minicik bir insandan Bora'dan söz etmek istiyorum.Hani derler ya; çocuğunuz canınızsa, torununuz canınızın içidir. Boracık da benim canımın içi.
2010 yılının Temmuz ayının ilk günlerydi. Kuşadası'nda yazlıktaydık. Babacığımın hastalığının son evreleriydi ve elimizden gelen hiç bir şey yoktu artık. Hastaneden eve dönmüştük doktorların önerisiyle. Hep birlikte olabileceğimiz son günlerin her anını değerlendirmeyuğraşıyorduk ,gözyaşlarımızı içimize akıtarak. Her nefes bir umuttur diyerek. Oğlum ve gelinim Viyana'daydılar iş nedeniyle.
O akşam, anneler babalar toplanmış birlikte skypeden görüşecektik. Çocuklar hep birlikte konuşalım istemişlerdi. Oğlumun yüzü çok güzel gülüyordu. ''Size bir haberimiz var', Pati'ye kardeş geliyor '' dediğinde sanırım tüm kedi sevgimle ilk ben algıladım bu müjdeyi. Unutulmaz bir sevinç yaşadık o anda. İki ailenin de ilk torun sevinciydi bu.Hele en zor günlerde gelen bu mutlu haber nasıl bir güç verdi bize,anlatamam.Ve sanırım babacığımı biraz daha uzun yaşattı hayalini kurmak Barış'ın bebeğinin.
Babacığımı sonsuzluğa uğurladıktan sonraki aylar boyunca Bora'nın anne karnındaki gelişimini izlemek ayakta kalmamızı sağladı bir anlamda. Aylar böyle geçti ve 24 Şubat 2011 sabahı o dünyalar tatlısı bebek hoşgeldi aramıza.
İlk kucağa alış, ilk koklayış, oğlumun baba oluşunu görmek ... Çektiğim ilk fotoğraf, annesinin sütünü ilk kez emme çabaları... Yaşam eşittir Bora olmuştu hepimiz için.
Ben çılgın babaanne, Bora iki aylıkkken ona ilk öykü kitabını aldim. 'Küçük Kara Balık' Okudum, dinledi. Belki de yüreğimde hep sorgulayan ve dünyaya farklı bakabilen bir insan olmasını istediğim içindir, kim bilir. Ne güzel CDler var bebekler için rahatlatıcı. Klasik müzikten seçilmiş parçalar ve doğa seslerini ekledik müzik dağarcığına, ninnilerle birlikte.
O güzel gülümsemelerini fotoğraflamak, ilk oyuncakları çıngıraklarıyla oynarken izlemek, kucağımda gezdirip sırtını okşayarak rahat ve güvende hissetmesini sağlamak... Evet bunları çocuklarımla da yaşadım ama o günlerin yorgunluğu, sorumluluğu ve çok erken yaşta yaşamanın getirdiği deneyimsizlik çok farklıydı.
İlk dişi, ilk emekleyişi, ilk hastalığı, ilk sözcükleri derken onbir aylık oldu Bora'cık ve yürümeye başladı.
Adımlarını atmasıyla birlikte sanki bir minik adam oldu artık. Her istediğini bir şekilde anlatıyor. Oyuncaklarıyla oynuyor, tüm evi keşfediyor, tadını sevdiği yiyecekleri daha iştahlı yiyor ve her şeyi eline alıp taşımak istiyor.
Aramızda çok özel bir bağımız var. Üç-dört hafta aradan sonra karşılaştığımızda çok özel bir gülmemiz var ki yüreğim sıcacık oluyor. Ondan sonra da birlikte olmanın keyfini yaşıyoruz oyunlar oynayarak.
Babaanne sözcüğü insana ilk günlerde fazla geleneksel gelse de, birlikteyken çocuktan çocuksunuz aslında. İleriye dönük hayaller kurarken de sanki bir arkadaşınızla buluşmayı bekler gibi oluyorsunuz.
Evet, işte böyle, ben, en sevgili minik arkadaşımın elinden tutup gezmeyi bekliyorum. Ve her gün yaşamın ona şans getirmesini, sağlıklı, mutlu,anne ve babasıyla sevgi ve saygıyla bezenmiş bir dünyada, upuzun bir ömrü olmasını diliyorum her şeyden önce.
Boracık, canımın içi, seni çok ama çok seviyorum. Ve bir kez daha 'Hoşgeldin' aramıza.Doğum gunun kutlu olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder