29 Şubat 2012 Çarşamba

DÖRT YILDA BİR ARTI GÜNDEN KALANLAR

Takvimde dört yılda bir artı gün varsa, tadını çıkarmak gerek bugün diye düşündüm uyanır uyanmaz. Dün akşam gördüğüm oyunun,bu akşamki konserin ve gördüğüm güzel düşlerin etkisindeydim belki de.

Öğleye doğru eski öğrencilerimden biri aradı. Kendisi de benim gibi fotoğraf meraklısıdır. ''Hocam,hava açık, ben de bugün evdeyim. Haydi Garipçe'ye gidelim, fotoğraf çekelim'' deyince dayanamadım bu öneriye, çıktık yola. İyi de etmişiz. O uzun yola karşın çok güzel ışık bulduk ve balıkçıların 'RENGAHENK' ağlarından,kayıklarına,kedilerden güzelim doğaya poz poz, ışık ışık çekimler yaptık. Bu arada unutmadan Garipçe'ye giderseniz, sadece balık değil, 'Asma Altı'nın' kara lahana dolmasını tatmayı da unutmayın.

Dönüşte hava çok soğusa da dinçleştirmişti bizi. O yüzden hem müzik hem de mekan açısından günlerdir beklediğim Sirkeci Garı'ndaki 'Thomas Gabriel Trio' dinletisine gittim. Tanıtımlarında yazıldığı gibi Bach'a caz katarak ancak özgün bestenin tadını bozmadan kendi arayışlarının da rengini ekleyerek ruhumuzu dinlendirdiler. Piyano,bas ve baterinin klasik formundaki üç sempatik müzisyeni dinlemek gerçekten çok iyi geldi,son üç gündür 4+4+4 formülüyle yorgun eğitimci beynime...

Yorgun eğitimci beynim aslında dün akşam gittiğim 'Ben BERTOLT BRECHT' oyunundan sonra gömüldüğü karanlıktan bayağı düze çıkmıştı. Oyunun kitapçığında Zehra İpşiroğlu'nun yazdığı gibi ''Brecht oyunlarının temel özelliği mizaha dayanması ve bunun ardında varolan sisteme başkaldıran bir dünya görüşünün var olmasıdır. Genco Erkal'ın nerdeyse yarım yüzyıla yaklaşan Brecht yorumlarında hep çelişkileri ve çatışmaları ortaya çıkartan bir güldürü anlayışının izlerini yakalıyoruz.''    

Defalarca izlediğim ve her defasında farklı bir tad aldığım usta oyuncu ve yönetmen Genco Erkal sanatının doruğunda bu oyunda. Müthiş sahne performansına bir de doğaçlama repliklerini ekleyince o doksan dakikanın bir çırpıda nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Partneri Tülay Günal'la öylesine uyumlular ki, gerçekten her tiyatroseverin izlemesi gerek diye düşünüyor insan. Mart ayında İzmir'de de turneleri var bu arada.

Hele bir köpekbalıklarının eğitim modelini canlandırışları var ki asıl izlemesi gerekenlerin hiç birinin bu oyuna ASLA gitmeyeceklerini düşünerek çok üzüldüm. Ya o emekli öğretmenin sırf sesini duyurmak için her gün  bir sey alamayacak da olsa bakkala - manava gidiş nedenini anlatması. Dünyanın haksız düzenini tahtıravelli örneğiyle açıklamaları. ''Yosma'' oyunundan alıntılarda Tülay Günal'ın yüreklere değip akıp giden yorumu. Ve sahnedeki oyuncak tank... Savaş karşıtlığı... 'Halkın Ekmeğidir Adalet' şarkısının vuruculuğu... Ve yine unutulmayacak sözler oyundan:  ''Sadece iyi bir insan olacağınıza,öyle bir dünya yaratın
ki iyilik gerekmesin'' ya da ''Olağan saymayın kötüyü, arayın kuralın içindeki kötüyü.''

İşte böyle, yazmak iyi geldi yine. Biz olağan insancıklar hiç unutmayalım ''Pişiren kim zaferlerin aşını?'' sorusunu sormayı bir an bile... Ve bu aşlara bireysel olarak nasıl katkıda bulunduğumuzu...
        

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder