Dün akşam İstanbul Modern Folk Topluluğu'nun konserindeydim, son günlerde gündem haberlerinden yorulan gönlümü dinlendirmek için, Sivas türkülerinin çoğunluğu oluşturduğu oluşturduğu programı dinlemek için. Sivas katliamında 35 canı yakan son sanıklar da adaletsizliğin yasasında zaman aşımıyla kurtarıldılar, insanlığın vicdanında ise ömür boyu tutsaklıkları sürecek ne olursa olsun. O yüzden Sivas türkülerini dinlemek karanlıktan aydınlığa çıkmak ve inadına yaşamayı seçmekti yüreğimde.
Türküler ozanların sesinden,sazından yaşamı anlatır,acısıyla, tatlısıyla. Aşkları, ayrılıkları, kavuşmaları, savaşların acısını, yiğitlik öykülerini kısacası halkın öyküsünü, halkın dilinden.
Benim türküleri sevmem ilkokulu bitirirken veda gecesinde İngilizce bir müzikli oyunda ve beşinci sınıfların piyesindeki rollerimin yanı sıra bir Artvin halk türküsü olan 'Hoş gelişler Ola' oynayan ekipte de yer almamla başladı. Çok coşkulu oynamış, aynı zamanda türküyü de söylemiştik. Bugünden düne bakınca ne denli çok yönlü bir eğitim aldığımızı düşünüyor ve geleceğe yönelik eğitim dayatmasına daha çok kahroluyorum.
Türküler benim için anneanneciğimin 'Radyoevi' dergileriydi aynı zamanda. Örneğin halk oyunlarının değerli derlemecisi Muzaffer Sarısözen'in adını ilk o dergilerde okumuş, eşi Neriman Sarısözen'in de türküleri güzel sesiyle yorumladığını öğrenmiştim.
Babacığım da yetmiş bir darbesinde bol bol Ruhi Su dinlerdi uzunçalarlarından. Hiç unutamam o uzunçalarların kapaklarının güzelim desenlerini. Ruhi Su'nun yaşam öyküsünü okuyunca daha bir artmıştı hayranlığım o gür bariton sesine. Zaten o yıllardan beri ne zaman ruhumu daralmış hissetsem Ruhi Su dinlerim aydınlanmak için.
Lise yıllarında edebiyat hocalarımızın çabalarıyla Antep ekibi kurulmuş ve sekiz kişilik ekibimizle Ege liselerarası halkoyunları yarışmasına katılmıştık. İzmir Türk Koleji'nin ardından ikinci olmuştuk Tire Lisesi olarak. Giysilerimizi Şenay hocamız Antep'e gidip özel olarak hazırlatmış ve alınlıklara terlik denildiğini öğrenmiştik ilk kez. Ne güzel günlerdi. Şimdiki gibi dershaneden özel derslere koşarak değil, yalnızca zamanında öğrenerek tekrar yaparak ve hafta sonları da halk oyunları gecemiz için çalışarak hazırlanmış ve kazanmıştık hepimiz üniversiteyi.
Yani türkülerin eşliğinde oynarken takım çalışmasının güzelliğini, zamanı iyi kullanmayı, fiziksel enerjinin beyinsel çalışmayı da arttırdığını ve dostluğu, dayanışmayı da yaşayarak öğrenmiştik. Sadece Antep yöresi değil, Kars, Artvin, Elazığ ve Erzurum oyunları da oynarken o yörelerin türkülerini de öğrenmiştik bu arada.
Suyun öte yanına dayanıyorsa kökleriniz kulaklarınız zaten duyarlıdır Balkan türkülerine. Bugün de ne zaman Selanik türküleri dinlesem gözlerim dolar. O sert duruşlu babaannemin türkülerini dinlerken nasıl dalıp gittiğini anımsarım.
Ve seksenler başlar. Yeni ve acı bir darbenin izleri yaşanır. o gencecik yaşınızda omuzlarınıza çöker günlerin ağırlığı. Birden 'Nazım Türküleri' aydınlatır yüreğinizi. Unutulmaz Nazım Hikmet dizelerine Livaneli'nin gurbetteki besteleri eklenince dinlemekten asla bıkmayacağınız farklı bir türkü seçkisi yer eder belleğinizde.
Olgunluk yıllarına dönerken Fazıl Say, Cihat Aşkın ne güzel ezgiler ve yorumlar katarlar müzik dağarcığımıza.
Ekim'deki Yunanistan gezisinde bir arkadaşım önerdi bana İstanbul Devlet Modern Folk Topluluğu'nun konserlerini. AKM kapanalı beri izleyemez olmuştum onları. Muammer Karaca Tiyatrosu'nda her ay düzenli dinletileri olduğunu öğrenince kaçırmaz oldum ve türkülere hem de usta müzisyen Ferhat Livaneli'nin pek çoğunu düzenlemesiyle, Sevingül Bahadır'ın ve Cihan Okan'ın pırıl pırıl sesleriyle başı çektiği solist kadrosuyla dinleme olanağına kavuştum.
Dün akşamki konserde Aşık Veysel'den düzenlemeler ve diğer yörelerin türküleri çok güzeldi. Hele 'Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz' türküsünü dinlerken tüm dinleyenlerin katılımı ve coşkusu görülmeye değerdi. Kısacası türkülerle ruhumuzu arındırdık, bir kez daha 'inadına yaşamaya' merhaba dedik hep bir ağızdan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder